20 Mart 2010 Cumartesi

Fener gol gol gol, şampiyonluk gidiyov

Appiah, Anelka, Tuncay, Aurelio, Alex, Nobre (attığı 17 golle takımın en golcü futbolcusu) ve iki milli kaleci Volkan ve Rüştü... 2005-2006 sezonu Fenerbahçe kadrosundan bir kaç isim.. Sezonun son maçı ve 16 dakika.. Birebir karşılaştırıldığında Galatasaray’ın kadrosundan daha iyi bir kadroya sahip olan Fenerbahçe şampiyonluğu son hafta Denizli’de bırakıyordu. Aziz Yıldırım kamuoyunu meşgul etmek için “İstifa ediyorom, bak ettim, vazgeçtim geri döndüm..” hikayesi uyduruyordu.

Ne alakası var bunun tribünden atılan, düşen veya atlayan taraftar yüzünden Galatasaray’a verilen ya da verilmeyen ceza ile?

Fenerbahçe o sezon Ömer Üründül’ün deyimiyle “korkunç” bir kadroya sahipti. Keza bir sonraki sezon kadrodan gidenler olmasına rağmen gelenlerle şampiyonluğa ulaşılıyordu. Açık söylemek gerekirse Fenerbahçe’nin kadrosuna imrenmemek elde değildi (2005-2006 sezonu). Galatasaray ise o sezon Eric Gerets ve takım ruhuyla şampiyonluğa ulaştıktan sonra bir sonraki sezon Fenerbahçe’nin 14 puan arkasından ligi 3. kapatıyordu. Anelka, Tuncay ve Nobre ile başlayan yaprak dökümünün ertesi seneki şampiyonluktan sonra Aurelio ve Appiah’ın gidişiyle devam etmesi beni iyice rahatlatmıştı. Çünkü Fenerbahçe Appiah ve Anelka gibi transferlerden sonra bu futbolcular kalitesinde futbolcuları getirememişti. Ezeli rakibimizin transfer politikasındaki bu değişiklik bir Galatasaraylı olarak beni sevindirse de Josico ve Maldonado tarzı oyunculara harcanan paralar üzücüydü. “Anelka’yı ben getirdim” diyen Hakan Bilal Kutlualp yönetimden uzaklaştırılmıştı.

Bu sezona üst üste 3 şampiyonluk parolasıyla giren Aziz Başkan işler kötüye doğru gidince suçu başkalarına attırma politikası izliyordu. Antalya maçından sonra “Kazandık ama hakemi eleştiriyoruz” diyen Şekip Mosturoğlu, diğer yandan Fenerbahçe gibi bir kulubün “resmi sitesine” yakışmayacak düzeydeki açıklamaların resmi siteden arka arkaya yayınlanması Fenerbahçe adına üzücüydü. Bu sezon içinde olan Aykut Kocaman-Daum gerginliği, Kazım, Vederson ve Önder’in olayları, Brezilyalı grup arkadaşları ve başlı başına “Daum” Fenerbahçe’nin başını ağrıtmıştı.

“Betondan da anlarım futboldan da” diyen Aziz Başkan yanılıyor muydu? Bu sezon diğer branşlarda işler nasıl gidiyor? Voleybol ve basketbol liginde (bayanlar ve erkekler) şampiyonluğa koşan takımlarının yanında “Fenerbahçe Spor Kulubü” atletizm dalında da başarılarına devam ediyordu. Şükür ki Aziz Başkan sadece futboldan anlıyor. Gün olur, devran döner, Fenerbahçe şampiyon olur mu? Pek zannetmiyorum. Aziz Başkan futbol işini kendinden daha iyi bilen, güvendiği birine emanet etse kulübe daha faydalı olur gibi gözüküyor. Bir Galatasaraylı olarak ezeli rakibimiz Fenerbahçe’nin bu hali gerçekten üzüntü verici.

Galatasaray’a verilen ceza için ne demeli peki? Fikstürde Galatasaray-Antalyaspor maçı olsaydı, o maç seyircisiz oynanırdı. Peki bence bu olaya seyircisiz oynama cezası verilmeli miydi? Hayır. Kapalının üst kısmından aşağıya düşen taraftara geçmiş olsun. Ama bu arkadaşın orada ne işi var, kimisi “Beşiktaşlı” diyor, kimisi “Galatasaraylı ama o gün siyah-beyaz giyinmişti” diyor. Ne farkeder ki? Beşiktaşlı olunca haketmiş, Galatasaraylı olunca niyazi mi olacaktı? Neden ceza verilmemeliydi? Bu olayın ne Galatasaray, ne Fenerbahçe, ne de başka bir takımla alakası var. Son 10 sezonda 61 maç seyircisiz oynanmış, ama değişen pek bir şey yok. Kafaları çekip rakipe küfretmek, hır gür çıkarmak biletli seyircinin en doğal hakkı ne de olsa, öyle değil mi? Biletin parası ne ise veriliyor. Böyle düşünerek hareket etmek, binlerce kişiyi statta maç izleme keyfinden mahrum bırakmak da gene her seyircinin en doğal hakkıdır.

Yoksa değil midir? O zaman verelim cezayı, kapatalım statları, Lig TV bayram etsin. Arkadaşını canlı canlı maç izleme keyfinden mahrum bırakma hakkını kendinde gören mentaliteyi değiştirebilsek daha iyi olmaz mıydı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder