29 Aralık 2011 Perşembe

15..

15 tane post bu yıla ait... 2010 ile karşılaştırdığında kapat gitsine doğru yol aldığının net bir göstergesi keza açık ya da kapalı şu haldeyken pek bir şey farketmiyor. Ki 15 postunda nitelik olarak ne kadar 15 ettiği tartışılmaz, tırt yani bildiğin..

Önümüzdeki sene bu durum değişir mi? Bakalım göreceğiz.. Olmadı, kepenkleri indiririz..

Arada bakanlar varsa onlara iyi seneler. Görüşürüz bugün, yarın ...

bilemedin öbürsü gün..

Meraba, tanışalım mı.. (3)

14 Eylül 2011 Çarşamba

Umut fakirin ekmeği..



Filipinlerin ücra köşeleri, kablo döşemeye kalksan ertesi güne insanlar fakirlikten kabloları söküp satmış olur.. Çözüm olarak kimsenin çalmaya bile tenezzül etmeye bir şekilde ışıklandırmışlar barınaklarını.. Şişeler niye hep pepsi diye sormadan edemiyor insan, ama gene de aferim çocuklara..

Detaylı zıvırtı için

*Isang Litrong Liwanag (A Liter of Light)

5 Ağustos 2011 Cuma

Hız sınırlaması..

Hiç hız sınırı levhalarına dikkat ettiniz mi? Ben pek etmedim. Bir değişiklik olsun yarın işe giderken göz ucuyla hız sınırı levhası arayın. Ya da taksiye bindiğiniz de.. Levhayı yakaladığınız da çevrenizdekilerin ve kendi hızınıza bir bakıverin. Yüksek ihtimal sınırın üstünde belki de iki katı hızla gittiğinizi farkediceksiniz. Biz öyle giderdik..

Bir arkadaş "Türkiye'de ne yazıyosa iki katıyla git bir şey olmaz, Avrupa'da ne yazıyorsa o yoksa yoldan çıkarsın" dediydi bu levhalar için.. Diğer biri de "Aaabi burda 50 ile mi gidilir baksana herkes böyle 80-90, mis gibi gidiyoruz işte" diyordu.

Nasıl olsa hız kontrolüne yakalansak ruhsat arası cüzdanda ne varsa 20 lik 50 lik ile yırtıyorduk. Arabayı senelerce böyle kullandık, senelerce yüksek hızın cezasını böyle verdik..

Şimdilerde değişen bir şeyler var sanki.. Geçen bindiğim takside, şöför abim diyordu "Artık almıyorlar ya, çiftli çiftli geziyorlar.Biri eski çakallardan oluyor ..." Memnun değildi yani rüşvet verememekten..

Bizdeki şike olayı da buna benziyor, yıllardır ruhsat içindeki 20 liklerle sen,ben,o cezadan yırttık. Şimdilerde ehliyeti kaybetmeyi geçtim hapishaneye kadar yolu var.. 96-2000 arası(temdit penaltısı mucizesi..), Gaziantepspor maçı devre arası çantası, 100. Yıl Şampiyonluğu.. Herkes biliyordu bir şeyleri ve de yapıyordu bildiğimiz kadarıyla.. Şimdi bilerek yaptıklarımızın cezası çıkınca başımıza; "Aööaea olmaz öyle şey. Bak onu niye durdurmuyosun?" diyoruz.. "

O kadar boka batmış ki futbol -ve onunla beraber bir çok oluşum- kimileri bu ortamın tam ortasında içerden duruma uyum sağlamış sigarasını içerken, "Oh, neyse ki biz tertemiziz" diyip dışarıdan içeridekilere bakanların paçalarından damlıyor..

"Temiz Futbol" bu kadar paranın döndüğü, insanların kitleler halinde peşinden koştuğu bir organizasyon için tamamen bir ütopya.. E peki kirliliğin ne kadarı güzel..?

4 Ağustos 2011 Perşembe

Meraba, tanışalım mı.. (1)



Birşeyler karalamıştım ama karışık olmuştu, toparlayınca tekrardan post edicem..o zamana kadar ablama bakabilirsiniz..

12 Mart 2011 Cumartesi

Bilirsin ya..

Haber derlemeyip biraz ahkam keselim bugün, zaten haber derlediğimde pek yok son zamanlarda.. (Biraz kafa ütüleme gelebilir önceden uyarayım..)

Bakan'ın lafından gireyim yazıya:"Japonlardan daha iyisini yaparız!" Gülüp geçmelik bir laf etmiş aslında... 1999'dan sonra yapılanlar ortada, şu an şu dakika deprem olsa İstanbul'da halimiz Allah'lık.. Hep laftayız.. Japonlardan iyi yapıyoruz; lafı.. Her şeyin en iyisini biliriz, her şey hakkında atıp tutmayı severiz "O öyle olmaz böyle olur.." diye.. Oysaki genelde ilgi sahibi olmadan bilgi sahibi oluruz. Fikrimiz yoktur ama biliriz ya biz.. Taşın altına elini sokmaktan ziyade bir köşede durup yanındakine "Ya şunu şöyle yapsalar bitecek, bu kadar kolay tyaa tyaa .." deriz.. Hep biliriz..



Örneğin futbolu da çok iyi biliriz, Rıdvan'ın hangi takımlı olduğunu bile bile taraflı diye eleştiririz.. "Stancu'ya giydiriyor da bi Skoç vardı ona ne oldu?" deriz.. Aykut kaç senelik arkadaşı onun için laf etmiyor (Valla mı?) deriz... "Sergen çok megolaman kendisinden başkasını beğenemiyor,gelişine sallıyor kahvedeki dayılardan farksız" deriz.. Biliriz neyin ne olduğunu (buna şüphe yok) ama yine de izleriz.. Aynı filmi izleriz her seferinde ve aynı şekilde kızarız..Bildiklerimizi neden tekrar tekrar izleriz bir onu bilmeyiz..



Günlük hayatımızda da böyledir, anlık olaylardan çıkarımlar yaparak insanlar hakkında herşeyi biliriz. Otobüste yer verenler kibar efendi çocuktur, uzun saçlı bangır bangır müzik dinleyip yerinden kalkmayan sataniktir.. kesin.. Biliriz.. Mini etekli, dekolteli giyinmiş hatunlar yolludur, saçlarını topuz yapmış müteasıp kıyafetli kızcağızlar ise iyi aile kızıdır.. (Hedefe kilitlenin çocuklar) biliriz..

Peki aslında neyi biliriz.. Neyin yanlış olduğunu, yanlış olanları eleriz kafamızda geriye kalan doğrudur.. Mini etek, dekolte cık cık..Teyzeye yer vermiyor cık cık.. Yanlışları ele geriye doğru kalsın.. Liselere veye üniversiteye giriş sınavında da aynı şeyi yapmadık mı? Yanlışı ele doğru kalsın.. Doğruyu irdelemeyiz, çünkü diğerleri yanlıştır.. Doğruyu nasıl yapacağımızı değil, nasıl yanlış yapmacağımızı bilmek üzerine bir eğitim sistemi üzerinden sınıflara ayrılırız. 3 yanlış, 4 yanlış bir doğruyu götürür kafalara kazınmıştır: Yanlış yapmak yasak! Yanlış yapmadan doğruyu nasıl bulacağız peki? Onu pek bilmeyiz.. Neyse ki doğru bellidir, yanlış olmayan..



Velhasılıkelam yukarıda yaptığım gibi atıp tutmayı, ahkam kesmeyi severiz.Çünkü biliriz.. Aziz Yıldırım da İbo sever, onu da biliriz..Aklıma takıldı, bilmediğim bir şey var benim neydi o adamın adı? Bildiğim, bi skim bilmediğimdir diyen..

20 Şubat 2011 Pazar

Kitlenme..



Valla bakmadım abi, gözüm kaydı..

Çin Çocukları ..

Şu sıralar Orta Doğu alev alev yanarken ben "Valla soldan kaptırmış geliyorlar, 2020'de en iyi olacaklar yok 2025 yok yok en kötü 2030' da en iyi ekonomi onlarda.." denilen ülke Çin hakkında bir şeyler karalayayım..

Öncelikle sayısal karşılaştırmalarla başlayalım:

Kelle başına düşen GSMH (Gayri Safi Millî Hasılat) bakımından çok da parlak durumda olmayan Çin Çocuklarının payına 2010 yılında sadece ve sadece 4282$ düşebilmiş. Bizdeki durum ise Çin'e göre çok daha parlak: Kasımpaşa Çocuklarının payına 10206$ düşmüş(2010). Diğer yandan Hansların veya Mösyölerin payına 40.000$ civarı bir miktar düşse de sadece GSMH'ye bakarak batmışız ya da çıkmışız demek 27.000$ lık GSMH ile batık Yunanistan'ı göz önünde bulundurduğumuzda epeyce zor.



Gene 2010 yılı değerlerine bakıldığında insani gelişim endeksinde bizden daha kötü durumda olduklarını görebiliyoruz. 169 ülke arasında Türkiye 83. olurken, Çin anca ve anca 89. olabiliyor. (Koyduk mu?) Birçok Avrupa ülkesinin ilk sıraları parsellediğini tahmin etmek güç değil, ancak Trinidad Tobago'nun 59. olduğunu dikkate alırsak ne kadar parlak bir durumda olduğumuzu anlıyoruz... Ama Afrika ülkelerinden iyiyiz.. İyiyiz gene iyi iyi..

Basın özgürlüğünde kahretsin Çin'den gene daha iyiyiz. Türkiye, 178 ülke içerisinde 138. liği kimseye kaptırmamış iken Çin 171. olarak önemli bir başarının altına imza atmış oluyordu. Herşey Putin'in elinde muhalefet yok dediğimiz Rusya 140. , Dwight Yorke'lu Trinidad Tobago Letonya ile 30. luğu paylaşırken birincilik kardeşliği kuran kuzey ülkelerinde gazeteciler başbakan fotograf çektirirken arkasından kulak yapma özgürlüğüne sahipmiş.



Haftabaşı Pravda'da yer alan habere göre Japonya'nın 42 senelik ikinciliğini elinden alıp dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olan Çin ezeli rakibine klas bir çalım atıyordu. Ekonomik açıdan tepeye oynayan Çin'de yukarıda okuduğunuz ve aşağıda izleyeceğiniz gibi herşey şahane değil: Mao'dan sonra Deng'in "Kedi siyahmış, beyazmış farketmez, fareyi yakılıyor ya ona bakarım" sözüyle dışa açılmaya başlayan Çin hızla ilerleme kaydetse de 1,3 milyarın üzerinde bir nüfüsa sahip ülkedeki avukat sayısının 150.000 i bulmuyor olması ülkedeki kimi eksikleri göz önüne sermesi açısından güzel bir örnek.

Kolombus'dan (hee Krifstof olan) önce bir çok yeri keşfettiği öne sürülen Zheng He'nin gemisi ile Kolombus'un teknesi:



Çin Çocuklarını değerlendirirken bizden çok farklı olduklarını göz önünde bulundurmamız gerekirken bilmemiz gereken bu çocukların elbet bir gün Johnylere çalımı basacağı ve golü atacağıdır.Sadece doğru yoldan gitmeleri gerek, aşağıdaki gibi değil..

15 Şubat 2011 Salı

Durum tespiti..

Fark edildiği üzere yılbaşı öncesi azalan postlar yılbaşı sonrasında tamamiyle kesildi.. Açıkçası yatay hayat alışkanlık haline gelmişti..

Eskisi gibi yazmış olmak için antin ve de guntin bir şeyler karlamaktansa "Neler Olmuş" a devam etmekte karar kıldım. Ama ufak bi değişiklikle: haberler farklı ülkelerden ve her gün olmayacak 2-3 günde bir belirli ülkeler ile ilgili olacak. Böylesi hem okuyana hem yazana kolay..

İlerisi için daha güzel fikirler de bulunuyor ama uygun ortamın oluşmasını bekliyorum..

PS: Alkolle olan arkadaşlığınızı bir süre askıya alın, boş zamanlar çoğaldığından ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz..

14 Şubat 2011 Pazartesi

Neler olmuş - 23

Boris Nemtsov, Vladimir Milov ve Vladimir Ryzhkov.. Bu üç silahşör hadlerini bilmeyip hem devlet kanalı olan Rossiya-1'i hem de Putin'i dava etmeye kalkışmış. Putin, Aralık ayında katıldığı bir programda 90'lardaki karışık dönemde şu andaki muhalifler paraları cukkaladı büyük terbiyesizlik yaptı demişmiş. Bu üçlü de 90'larda parlemantodaki taş toprak sahibi şahsiyetlerinden olduğu için üzerine alınmış.."Bu terbiyesizliğin bi fiyat olmalı" deseler (1 milyon ruble:34.000$) de Putin'in avukatı "Pek bi alıngan bunlar sanki Putin Paşam listeden adlarını okumuş" demiş.. Mahkeme haliyle davayı reddetmiş..


Doğalgaz konusunda hev demeden atılan sopanın peşinden koşan İtalyanlar, Çekler ve Slovaklar sopayı geri getirirken "Abi bu sene biraz ucuza bağlasan olma mı ya?" diye sırnaşsa da Gazprom tok satıcı olmanın rahatlıgıyla şimdilik "Bakarız.." diye geçiştirmiş..

Yazmaya hafiften başlayayım girizah olsun böylece diye karaladım tekrardan düzene giriyoruz efenim.. Bilahere ilerleyen zamanlarda nasıl bir şeyler karalayacağımı atarım .. Alttaki fotograf da 25'i geçince "Yaşlandık abi, evde oturmak en güzeli" diyenlere Moskova'dan geliy..



İlerleyen günlerde başarabilirsem Rusya'da internet üzerindeki yayın organlarının gördüğü baskı hakkındaki bir yazıyı çevirmeye çalışıcam..

He burdaki de sokaktaki baskı ama o da bi yere kadar..






5 Ocak 2011 Çarşamba

Yatay Günler..

İstanbul'da rakımızın yanında suyun içinde ne güzel duruyordu buz ; şimdi yollardaki karın yanında pek bir nahoş..

..

Velhasılıkelam şuursuzca içilen alkolün akabinde bilinç dışı geçen kimi saatlerden ve de umarsızca geçen yatay günlerden sonra


..

sabaha iş var anasını satayım..