29 Mayıs 2010 Cumartesi

Takunyalı Arablar



Kısa bir aradan sonra yavaştan tekrar başlamak için yolladım bu postu. İzleyenler vardır elbet.. Takunyayla yaptıklarına bak Arabın..

PS: Düşmüyorlar.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Eski bir dost..


Malum Daum yolcu, bakalım yerine kim gelecek..Belki eski bir dostu görürüz, bir sefer daha karşımızda..

"Her teknik direktör değişikliğinde ismi sürekli anılan Shaktar Donetsk'in Rumen çalıştırıcı Mircea Lucescu bu listenin başında yer alıyor..."(ntvmsnbc)

Burka yasağı nasıl delinir?

Taz'ın sitesinde yazmışlar, yasak nasıl delinir diye..5 tane de yöntem sıralamışlar kendilerince..

"1) Yasal olarak yüzün kapalı tutulmasını gerektiren durumlardan faydalanmak.Örn: Motorsiklet kaskınızı kafanızdan çıkarmayın,itfaiyeye veya bomba imha ekibine kaydolun.
2)Hayati tehlike durumunda yüzünüzü kapatmanıza izin verilebilir. Bunu sağlamak için de parlak fikirleri var:İtalyan restoranında takılın bir mafya cinayetine şahit olabilirsiniz ya da Hz. Muhammed'in karikatürünü çizin. Gerçi o zaman öyle ya da böyle yüzünüzü kaybedersiniz.
3)Sağlık sorunları nedeniyle yüzünüzü saklamınıza izin veriliyor. Günde beş kere dua etmeniz için güneşe karşı alerjiniz olmasını dilemek iyi bir neden olabilir.
4)Hemen kaydınızı özel bir Amerikan okuluna aldırın ve okula giderken kendi meşrebinizden sokakları kullanın böylece kamuya açık yerlerde geçerli olan kurallardan kurtulmış olursunuz.
5)Festivallerde yüzünüzü saklayabilirsiniz. Ebay'den bir Darth Vader kıyafeti kaptıktan sonra dinden çıkıp Sith-Lord olabilirsiniz. Ne de olsa içindeki karanlık taraf çok güçlü, genç Padawan."

Üç aşağı beş yukarı bunları yazmışlar. Fotografın altında da "Burka yasağı? Darth Vader için değil!" yazıyor.. Ne diyelim bilemedim.. Kilisedeki seks skandalı için dedelere balon mu diyelim :)

18 Mayıs 2010 Salı

Daddy Cool..

Gülüşüyle, duruşuyla taraftarın sevgisini kazanan Harry Kewell.. Topa vuruşuyla, profesyonelliğiyle Harry Kewell.. Sözleşmesi bitiyor ve takımda kalıp kalmayacağı belirsiz.. Nasıl bir sözleşme önerebileceğimizi daha önce yazmıştım (1+1 sözleşme yapılmalı, ilk sezon 25 veya 30 maç sahada olursa 2. sezon için olan opsiyon aktive olmalı.Senelik ücretinin 2/3'ü peşin para geri kalanı maç başına).

Kafalardaki tek soru işareti Kewell'ın sakatlığı...Bütün sene bizim derdimiz olan sakatlık şu aralar Avustralyalıların derdi.. Avustralyalılar gelmiş,bakmış "Hayırdır Harry senin düzelmen lazımdı. Noldu?" diye.. Bakalım neler olmuş:
Galatasaray sağlık ekibine sevgilerle..

16 Mayıs 2010 Pazar

Şampiyon Bursaspor..

Arkada aç kurtlar gibi bekleyen Bursaspor şampiyonluğu aldı, kaçtı. Uzun uzun yazılabilir Bursaspor methiyeler düzülebilir zamanı gelince.. Şimdilik sadece "Tebrikler Bursaspor, Helal olsun!"..

Bursaspor devrim yapsın, Trabzonspor kupayı alsın ve Türk futboluna muhteşem bir kaleci kazandırsın..3 büyükler de babalarını alıp köşelerine otursunlar ..

Sezon Sonu Galatasaray - 2

Orta sahayla forveti beraberce karalamak lazım. Bunun nedeni de kadromuzda "Evet,bu adam golcü. Koy en öne sezonluk 20 golü garanti" dediğimiz bir Baros var. Hadi bakalım başlayalım bir yerden gerisi gelir...

Orta Saha:
Barış, Elano, Arda, Keita, Mustafa Sarp, Ayhan, Kewell, Dos Santos, Mehmet Topal ve bunların yanında kanatlarda oynayabilen Sabri ve Caner..Ara sıra da Emre Çolak..

Defansif yönden bakarsak, Mehmet Topal Valencia yolcusu olduğuna göre yerine birileri alınacaktır. Altay'dan alınan Musa Çağıran, ilk sezonunda üst düzey performans gösterir formayı kapar, takımın vazgeçilmezi olur dersek hayal kurmuş oluruz. Ayhan'ın sezon sonu sözleşmesi bitiyor, muhtemelen İstanbul'dan fazla uzak olmayan bir takıma transfer olup 1-2 sezon daha oynar.


Barış Özbek'i Almanya'ya geri göndersek orta seviye bir takımda koşuşturup dursa hem kendine hem de bize faydası daha çok olur. Türk pasaportu olmasaydı "Yabancı kontenjanını bu adamla mı dolduruyoruz, bunun gibi topçu Türkiye'de çok var" derdik. Teknik açıdan fakirlik çeken bir başka oyuncu da Mustafa Sarp. Eğer bu ikiliden birini gönderecek olsak Mustafa Sarp'ın takımda kalmasını isterim. Mustafa Sarp'ın yaşı daha geçkin olabilir, keza Barış Mustafa'dan biraz daha yetenekli olabilir, ancak Mustafa takımı için oynayarken Barış kendisi için oynuyor. Bir maç kaybedildiğinde Barış muhtemelen "Scheiße!Benim takım maçı kaybetti" derken Mustafa Sarp "Maçı kaybettik, a.. k.." diyordur. Fiziksel açıdan bu iki oyuncuyu karşılaştırırsak Mustafa Sarp'ın daha uzun boylu olması kornerlerde çıkıp gol atması onu bir adım öne çıkartıyor. Açıkçası oynadıkları futbol arasında Barış işe Mustafa arasında uzun bir periyotta çok uçurum olmaz, ama takım olgusu içinde takım olmaya daha fazla katkısı olacak adam Mustafa Sarp'tır. Eğer bu ikisinden biri gidecekse Barış olmalıdır. Keza şu anda takıma para kazandırabilecek adam da Barış.. İkisi de takımda kalabilir tabi, bunu istemeyenleri olsa da..

Elano'nun durumu tam bir soru işareti, dünya kupasında iyi performans gösterir de para ederse elden çıkartılır diye düşünüyorum. Geldiği zaman da tartışıldı hala da tartışanlar veya Alex'le karşılaştıranlar var, ama bu adam ne "10" nömero oynuyor ne de kanattan bindirmeler yapıp, orta kesiyor. Kanattan orta yapan adam veya Alex'in son hazırlayıcı olduğunu düşünürsek, bu adam ön hazırlayıcı oynuyor. Rakip geldiğinde rakibe basıyor, pas dağıtıyor, kafayı kaldırıp bazen uzun paslarla son hazırlayıcı rolüne soyunuyor. Son hazırlayıcılardan en önemli farkı defansa yaptığı katkıdır. "Allllaaa paralara bak" dedirten bir teklif gelmedikçe kalmasından yanayım. Pek tabi onun da sadece fiziksel açıdan değil zihnen de Galatasaray'da oynuyor olması gerekir. Antalyaspor maçında stadyumda yoktu galiba? Ayakları bizde oynuyor olabilir ama ya kafası?

Şu anda kanatlarda oynayabilen (Arda, Caner, Gio, Kewell, Keita, Sabri, Emre Çolak) 7, Barış (sağ) ve Ayhan'ı (sol) sayarsak 9 oyuncumuz var. Ancak sezon sonu veya dünya kupası sonrası bu oyuncuların yarısından çoğu takımdan ayrılabilir. Arda gitti gidecek deniyor, benim gönlüm 1 sezon daha kalmasından yana daha fazla değil. Futbolunu İngiltere'de daha üst seviyelere taşıyacağı kesin, ancak "Mental açıdan yurt dışında oynamaya hazır mı?" sorusunun cevabı Arda'nın bir sezon daha Galatasaray'da kalmasını gerektiriyor. Örneğin Tottenham'a gidip çatır çatır oynayabilir, kendini kabul ettirir "Turkish Messi" derler ya da takıma ve yurtdışında yaşama alışma süresi zorlu geçer o sırada kendi içine kapanır ve değerini kaybeder. Yakın zamanda öğreniriz neyi tercih ettiğini..

Kiralıklara ve sözleşmesi bitenleri kısa kısa geçeyim:
Kewell: 1+1 sözleşme yapılmalı, ilk sezon 25 veya 30 maç sahada olursa 2. sezon için olan opsiyon aktive olmalı. Senelik ücretinin 2/3'ü peşin para geri kalanı maç başına şekilinde ödenmeli. Nasıl olsa ligde 8 Yabancıyı oynatamıyoruz, kenarda oturacaksa Kewell otursun. Gençlere hem İngilizce hem futbol öğretir..
Gio: 1 sezon daha kiralanabilir veya bonservisine göre kadroya katılabilir. 5 senelik Barcelona alt yapısı geçmişini unutmayalım. Türk ve gençten bir çocuk olsa "Rijkaard, niye oynatmıyor bu çocuğu pek de sevimli" derdik, Emre Çolak için dediğimiz gibi.. Parıl parıl ışık saçmasa da, bir parıltı var bu çocukta biraz kirini pasını almak lazım.
Caner:Bir önceki yazıda yazmıştım, Rijkaard adam ederim diyorsa kalsın yoksa yolu açık olsun.
Ayhan: Hadi len!

Keita takımı alıp götürebilen bir oyuncu, Dünya Kupası'nda kadroda olur, Afrika Kupası'nda attığı gol gibi bir gol atar, asist yaparsa elde tutmamız zor olur. Tek falsosu ara ara kendini kaybetmesi, yoksa çok şugar adam valla. Sözleşmesi yeni uzatılan genç yeteneğimize gelirsek; Emre Çolak'ın kanatta oynatılmasından ziyade ortada oynamasından yanayım, sahayı iyi gözlemleyebiliyor. Gençliğinden kaynaklanan laubali hareketleri azaltabilir ve kuvvetlenirse ne güzel olur valla. Bir de daha öncede dedim, ben bu çocuğun uzaktan şut atabilme ihtimalini seviyorum. Forvetleri uzun uzun yazmaya gerek yok, Baros var gerisi yalan.

Kimi alırız ederiz derseniz: Baros'u yedekleyecek birileri olmalı; Pekmetek ve Batdal isimleri geçiyor, göreceğiz. Orta saha veya kanatlar için oyuncu transferi, kalanlar ve gidenlere göre şekillenecektir.Gerçi ne olursa olsun Mehmet Topal'ın yerine birilerini alırız.

PS:Forvet yazmaya gerek kalmadı bile :)

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Sezon Sonu Galatasaray - 1

2009-2010 Sezonu pazar günü oynanacak maçlar ile son buluyor. "Şampiyon Alex'li Fenerbahçe'mi yoksa Ertuğrul Sağlam'ın Bursaspor'u mu olacak" sorusunun yanında Galatasaray sezonu iki hafta erken mi açacağım derdiyle uğraşıyor. Galatsaray'ın durumunu değerlendirelim..

Kaleci:
Aykut senelerce yedek bekledi. Yılmadı, didindi, çalıştı. Ara ara şans buldu, onları da "Evet, bu adam olmuş" diyecek kadar değerlendiremedi. Hala aynı hatalardan müzdarip. Kimi pozisyonlarda "Allla alla" nidalarıyla kararlı bir şekilde topa hareketlenirken, kimi pozisyonlarda topa giderken yolun ortasında çakılıp kalıyor. Hala ve hala basit hata yapabiliyor olması da cabası. 1. Kaleci olması kendine güvenini tavan yaptırır, mükemmel oynar mı? pek zannetmiyorum. Ufuk için bir çok kişi şöyle mükemmel böyle şahane diyor, hatta "Kızım olsa teslim ederim, Galatasaray da kaleyi ona teslim etmeli" diyor. Pek izleme fırsatı bulamadık. Ama oynadığı bir maçtan aklımda kalan kendine olan güveniydi. Kaleci için kendine güven çok önemli bir özellik (Bkz. Onur Kıvrak, TS Kalecisi).

Aykut'la Ufuk çekişsin sonunda Ufuk kaleyi alsın, bırakmasın istiyorum. Derdimiz tasamız olmasın senelerce, fellik fellik yabancı kaleci aramayalım. Kaleci transferine de karşıyım, hele yabancı kaleci transferine sonuna kadar karşıyım, Ochoa'yı (yandaki arkadaş) getirmedikten sonra. CM (ya da FM) olsa Mondragon'u karın tokluğuna çalıştırıp, diğer iki kaleciye tecrübelerini aktarmasını bekleyebilirdim ama gerçekte pek imkanlar dahilinde değil.

Defans:

Beklerden başlarsak.. Sağ taraf Sabri, Serkan, Uğur ile bizi götürür durumda. Sağ açıktan sağ beke geçiş yapan ve taraftarın neşe kaynağı Sabri hata da yapsa hızıyla ve hırsıyla bir çok açığını kapatıyor. Bitmeyen ve bitmeyecek şut çekme sevdasına diyecek bir şey yok, daha çok dalga geçilecek ama Sabri bıkmadan usanmadan şut çekecek. Daha doğru zamanda ve doğru yerde şut çekebilse yani oyun zekasını biraz geliştirebilse tadından yenmez ya neyse..

Kalan ikiliden Uğur geçirdiği sakatlığı hala üzerinden atamamış gibi. Hızlı futbol oynayacaksak Uğur'un kendine gelmesi şart bu haliyle Sabri'den formayı kapması zor. Serkan için ise abisi "Benden daha iyi futbolcu" demişti. (Gerçi kendisi de şimdi Gaziantep'te oynuyor) Fiziksel açıdan "Koy beke oynar yeaa" desek de kendisini çok fazla izleme şansı bulamadık. Kendisinden beklenen ilerlemeyi gösterebilirse Sabri ile olan forma savaşında Uğur'un önüne geçebilir. Gerçi Rijkaard Sabri'nin sakatlığında Uğur'u ve hatta Emre Güngör'ü o bölgede tercih ediyordu. Bekleyelim, görelim. Sağ beke transfer mi? Olacaksa Ekrem Dag olsun yeni bir Cihan sendromu yaşalım..

Hakan Kadir Balta (adında Hakan olmasaydı direk stoper oynardı) sol taraf için tartışmasız en ideal isim. Kadro sayılırken Hakan Balta'dan başlayıp devam edebiliriz, ara ara performansında dalgalanmalar olsa da gider be abi. Caner'in durumu belirsizliğini korurken, gerek Arda ile olan kavgası gerekse defans yapmayı bilmemesi (Bkz. Antalyaspor maçı veya herhangi bir maç) Galatasaray'ın bu bölgeye bir transfer yapacağını gösteriyor. Arda ile olan kavgasında ise takım kaptanıyla kavga eden Caner değil Manisaspor'dan ve (belki) günlük hayatta yakın arkadaşıyla kavga eden bir Caner var. Yaşları çok genç, egoları yüksek arkadaşlar arasında zaman zaman böyle artislenmeler olabilir. Kavga olayında, Caner'in gözünde takım kaptanına değil, arkadaşı Arda'ya bir "O el inecek!" tarzı horozlanma vardır. Bu nedenle de kavgadan hemen sonra Arda ile fotoğraf çektirmelerinin sahte, barışmalarını gerçektir.

Eğer Rijkaard Caner'e defans yapmayı öğretebilir ve biraz futbol zekası aşılayabilirse gerçekten önemli bir hücum bek olur. Böyle bir durumda bonservisi kesinlikle alınmalıdır. Yok öyle bir şey planlanmıyorsa ya da Rijkaard "Caner'den cacık olmaz" dediyse sol beke transfer şart. Çağlar Birinci'nin adı geçiyor, beni pek şaşırtmadı, ne de olsa küme düşen takımdan kelepir oyuncu almak her sezon yaptığımız iş. Diğer yandan "Çağlar ne kadar kalifiye bir elemandır?" da cevabını bilemediğim bir soru.

Defansın ortasına geldiğimizde işler biraz karışık. Servet, Gökhan Zan, Emre Güngör, Ali Turan, zaman zaman Hakan Balta.. Servet muhtemelen gidecek, Rijkaard'la pek uyuşamadılar. Para ederken elden çıkarmamız, hem bizim açımızdan hem Servet'in futbol oynayabilmesi&kariyeri açısından iyi olur. Lucas'la beraber iyi bir ikili olabilirler mi? Servet haddini bilir, topla saçma işler yapmaya kalkışmaz, basit oynarsa sorunumuz kalmaz. Ancak daha olası gözüken Servet'in yurtdışı yolculuğu. Gökhan Zan, Baros'un 5 numaralı formayı giymesini engellemekten başka bir işe yaramıyor. Aklımda 2008'deki şampiyonasından kalan bir sahne var. Top Gökhan'a doğru geliyor. Gökhan bekliyor. Beklemeye devam ediyor. Sonra "Anam noliy" diyerek Simao'nun topu kapacağını idrak ediyor ve tekmeyi basıyor. Pozisyonun ardından turnuvayı kapıyor...

Emre Güngör ise kendisine verilen şansı genel olarak iyi değerlendirdi, ancak o da Rijkaard'ın aradığı geriden top çıkartacak adam değil. Bu yönden haddini bilmemesi de (Servet'in hastalığından) ayrı bir dert. Can sıkıcı başka bir durum da Gökhan ve Kewell'la 3-5-8'e oturduklarında masadan kalkamamaları.. Ali Turan'ı Kayserispor'dayken beğenirdim ama 6 aydır maçlara çıkmayan bir oyuncuya bel bağlamanın pek mantıklı olmaz. Tekniğinin Servet'ten iyi olduğu kesin ama Rijkaard'ı tatmin eder mi bilinmez, maç eksiği de diğer bir handikapı. Emre Aşık'ı alkışlarla uğurladığımıza ve Kadir Balta'nın isminin başında Hakan olduğuna göre "Abi, ortaya stoperin varsa tadından yenmeyecek cinsten,bi stoper; onun soluna da bi bek getiriver şimdilik" diyor ve orta sahayla forveti başka bir yazıya bırakıyorum. Zaten yeterince uzun oldu, sonuna kadar okursanız ne ala :)

14 Mayıs 2010 Cuma

Uzaklarda bir yerlerde ..



..Liverpool taraftarının "God" ı, yeni takımı Perth Glory formasıyla. Biraz yaşlanmış mı ne..

13 Mayıs 2010 Perşembe

Kafam karıştı..

Bazen farklı haber kaynaklarından değişik haberler için okumak için, bazen de aynı haberin farklı yorumlanmasını okumak için Zaman gazetesini takip ediyorum. Bugün Zaman'da "Alman lider, burka yasağına karşı çıktı" başlığıyla yer alan bir habere göre Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler "Kadınların tümüyle kapanmalarının kadın-erkek eşitliği konusunda kendi anlayışına uymadığını belirterek, "Ancak Almanya'da yine de bazı kadınlar burkayı giymek istiyorsa, bunun yasaklanmasının istenilmesi için bir neden yok." şeklinde konuştu. Bu tür tartışmaların ideolojik olarak yapılmaması konusunda uyarıda bulunan Köhler, bu tartışmaların aydınlatıcı olması ve Müslümanlar ile Hıristiyanların bir araya gelmesine olanak sağlaması gerektiğini kaydetti" demiş.

Bir iki gün önce de foreignpolicy'de aynı konu hakkında bir yazı okumuştum, orada da Almanya'nın yarısında yasal olarak dini öğeler taşıyan kıyafetlerin ve sembollerin yasak olduğu (bunlara burka ve baş örtüsü de dahil), ancak bu eyaletlerin beşinde hıristyanlığa ait öğelere ayrıcalık tanındığı belirtiliyordu. Diğer yandan bütün Almanya'da kadınların araba kullanırken güvenlik nedeni ile baş örtüsü takmalarının yasak olduğunun altı çiziliyordu.

Buna ek olarak Almanya'nın Avrupa Parlamentosun'daki temsilcisi Silvana Koch Mehrin bu ay içinde yüzü kapatan örtülerin tüm Avrupa'da yasaklanmasını ve burkanın kadın haklarına karşı oldukça büyük bir saldırı olduğunu ve de bunun mobil hapishaneler olduğunu belirtiyordu.

..

Koskocaaa cumhurbaşkanı bizi mi yiyor yani? Yok yok olmaz. Eğlence diyarı Almanya'nın kudreeetli cumhurbaşkanı bize böyle şey yapmaz. Muhakkak diğer haberde bir yanlış vardır veya Silvana'cım parlamentoyu yiyordur. Ya da Zaman gazetesi kasıtlı mı haber yapmış? Hmm. Foreignpolicy'dir onu yapan canım.. Bilemedim.. kafam karıştı..

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Danbo..



Bizim çocuğun akrabası herhalde, stumble sayesinde tanışmış oldum. adı da "Danbo".. Yukarıdaki fotografta pek bir mutsuz gözükse de daha neşeli fotografları internette bulunmakta..

Bu da manitacı Danbo:

PS: Caponların işiymiş..(This toy cardboard robot named Danbo was commissioned by Amazon Japan from Azuma Kiyohiko)

11 Mayıs 2010 Salı

Biz sizi ararız..


Kendi halimizle de dalga geçebilmek lazım :)

Neler olmuş - 15

Ebedi Başkan Deniz Baykal’ın işe alım görüşmeleri halka açılınca CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmek durumunda kaldı. Bu arada orada burada neler olmuş ona bakalım en son çapkın başkana döneriz.

Efenim, siz de okumuşsunuzdur Kosova yakınlarında yeni bir toplu mezar bulunmuş. 250 kişilik son derece konforlu, serin zemin toprak katın altında Kosovalı Arnavutlara yer ayırmışlar. Çıkışı olmayan bu girişlerde ebedi misafirlere kolaylık sağlansın diye toplu giriş uygulaması yapıldığını tahmin etmek de zor değil. Güzel güzel yatarlarken sessizce plastik eldivenli bir el uzatmışlar, bu otelin misafirlerine.. Çok rahatsız olmuşlar tabi ama seslerini çıkartamamışlar. Yazık, neyse ki her oteli denetleyen bir kurum var. Keza otelin baş mimarlarından Radovan Karadzic’in de başı bu kurumlarla dertte... Ya bu otelin çalışanlarına ne oluyor derseniz, yakın zamandan bir örnek verelim: Miloş Stupar..

Yani yandaki şeker adam (hee Miloş işte) bir kaç gün önce serbest bırakılmış. 40 senelik hapishanede yatay düzlemde geçireceği günler son bulmuş. Neden olarak da, Stupar'ın yönettiği Sırp birliklerinin üzerinde doğrudan yetkisi olmadığı için serbest bırakıldığını söylenmiş. Bosnalılar “Yahu tabi çıksın, ne işi var hapishane köşelerinde..Bizi de bundan sonra yormayın, gelmeyelim mahkemelere tanık diye boşu boşuna yol parası veriyoz” diyerek memnuniyetlerini belirtmişler. Srebrenica Anneleri Derneği Başkanı Hatice Mehmedoviç de Miloş Stupar'ın serbest bırakılmasının “katliamın ödüllendirildiğini göstergesi olduğunu” belirterek, “Bu mahkeme kararı, Stupar'a yakınlarımızı öldürdüğü için bir teşekkürdür” diye konuşmuş. Srebrenica’ da olanlar hakkındaki bir blogda şu soru soruluyor: “Bu adamcağız (yazık garibime çökmüş hapishanede) olaylar esnasında çiğdem çekirdek mi satıyordu? Eğer satıyorduysa bu adamın zararını kim karşılayacak,e çünkü çekirdek çitleyecek ne çocuk kaldı, ne anne ne de baba..”

Eğlence, şamata gırgır diyince ilk akla gelen ülke İsrail’de dünyayı neşelendirmeye devam ediyor. Filistin-İsrail görüşmeleri dolaylı yoldan da olsa başlamış bulundu. İçerde ağabeyinin yanında sesini çıkartamayan ve “Valla billa durdurduk inşaat(Ramat Şlomo'daki;Doğu Kudüs), söz ya 2 seneliğine durduruyoz bak, ya vurma ya” diyen başbakıcı Netayyanni rağmen Kudüs Belediye Başkanı “Yau, ne durduracaz, yannış annamışınızdır, dili sürçmüştür, lahmacun molası verdi bizim ameleler devam ediyor inşaatlara” demiş. Bu görüşmeler kendi çapında süredursun, Amerika İsrail’e Hizbullah’tan eskik kalmasın diye çok akıllı bombalar (3 çeşit) tedarik ediyormuş. Bunlardan biri olan lazer teknolojisine sahip çok akıllı bombaların tek falsosu isminin çok olmasıymış.. Çok terbiyesiz bu Amerikalılar canım.. [ (laser-guided Bomb Unit GBU-28 (nicknamed "Deep Throat")]

Daha da uzatmayalım çapkın başkana dönelim. P.tesi sabaha karşı 02.00’de girilmiş bir haber var Radikal’de :'Devam' diyen Baykal bugün hayata dönüyor. Herhalde başka işe alım görüntülerinin de ortaya çıkmasından korktu veya 2 hafta sonraki kurultay için ayak yapıyor, şeker yüzlü çapkın başkan. Olayların Baykal reddedilmemesi hatta Zülfü Livaneli’nin “Yahu ben biliyom, onları eski onlar eski en az 8 senelik” demesi bu işe alım prosedürünün gayet normal olduğunu gösteriyor. En kral Başbakan Erdoğan Baykal’ın olayı yalanlamamasının üzerine barnak basıyor işe alım görüntülerinden haberdar olduğunu ve “Yaşından başından utan,piuu boyun devrilsin. Evli barklı adam, yazık yapılır mı yahu. Sakla sakla sakla, kimseler görmesin...” diyerek Baykal’ın çapkınlığı kıskandığını açıkça belirtiyordu. Almanlar Baykal’ın çoraplarını son modaya uygun bulmadıklarını belirtirken, son zamanlarda iyice sağa kayan ve milliyetçilik akımına kapılıp azınlıkları görmezden gelmeye başlayan CHP’nin Baykal’ın gidişindan sonra değişerek gelişebileceğini söylüyorlar.

PS:İmla ve anlatım bozukluğu olabilir, düzeltince bu notu da kaldırırım..

9 Mayıs 2010 Pazar

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Galatasaray 1 - 2 Antalyaspor

Rahat bir mağlubiyet aldık, ziyadesiyle afiyet olsun. Kimileri sahada yoktu, kimileri stadyuma bile gelmemişti. Şu yerde yandaki adamın vedası böyle olmasaydı daha iyiydi. Amaçsız bir halı saha maçına çıkmış bir takım, maçı değil maç sonu birasını düşünüyordu sanki. Biraz ter atmışın, muhabbet güzel birayı içersin gevşersin sporunu yapmış olmanın rahatlığıyla.. Bu maçı Galatasaraylı futbolcuların oynama nedeni de ne arma ne de formaydı, sadece biraz ter atalım, sonra "Maç Sonu Birası" ile muhabbet eder arkadaşlarla takılırız. Nası olsa lig bitti.

Neyse..Maçta gözüme çarptı, biz bu Caner'i elimizde tutacaksak defans yapmasını öğrenmesi gerekiyor, arkadan gelip adama çarpmak veya kolay çalım yemek gibi alışkanlıklarını bırakması gerekiyor. Arda sahada yoktu, sanırım manitası daha rahat görsün diye oynattı Rijkaard Arda'yı. Sezon kafasında bitmiş Arda'nın son hafta oynamasa, dinlense de olur. Şu halde Avrupa'ya giderse yazık olur, bir sezon daha kalıp mental açıdan kuvvetlenmesi gerekiyor.

Maçta bir sürü düzeltilememiş hata vardı, bir sürü değişmeyen ve de gelişmeyen. Neyse uzatmayalım ne de olsa hedefsiz motive olma sorunu çeken bir takımla hedefsiz motivasyonu tam bir takımın mücadelesini izledik işte. Keşke Emre Aşık'ı layığıyla ellemeler üstünde uğurlasaydık daha iyi olurdu ama kısmet değilmiş. Hee bir de ben Emre Çolak'ın uzaktan şut çekebilme ihtimalini sevdim yahu..

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Hayaller..

Öncesi:
Gs'li: Bu sene sizi yencez olm Kadıköy'de..
Fb'li: Bu sefer finalde kaybetmeyiz..



Sonrası:
Gs'li: Seneye garanti olm, bu sene takım oturmamıştı. Seneye kesin ya..
Fb'li: Biz kupayı alırsak kupanın bi heyecanı kalmaz, biz olmasak kupayı kimse izlemez..

Elbet bir gün hayaller gerçek olur :)

4 Mayıs 2010 Salı

Piramit..



1 Mayıs geçeli bir kaç gün oluyor.Taksim'de coşkuyla kutlamıştı işçiler bayramlarını, eskiye oranla pek bi olaysız.
Foto biraz eskimiş (Bkz. Copyright 1911, sağ alt köşe) ama fotodakiler eskimiyor gibi..

Bu olmamalı..

Yoo dostum, yoo bunu yapmamalısın..

3 Mayıs 2010 Pazartesi

You'll never smoke alone..



Barcelona günlerinden..

Kadınlar da park eder..

Hep şuna inanırız:Kadınlar araba kullanamaz, kadınlar park edemez vs vs.

Park edermiş...

Hatta park eder ve dönüp arkasına bakmaz bile..

2 Mayıs 2010 Pazar

Neler olmuş - 14

İsrail “Bu İran var ya bu İran çok ballı ya.. Kimse gelmemiş, seçimler yapılırken vekil sayısı az diye Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonun’da sandalye hakkı kazanmışlar. Ne işleri var orada, deprem olsa başı açık kadını suçluyo bunlar” diyince, İran karşılık vermiş “Hop birader hop, kadın benim severim de döverim de saa ne.. Hem sen haddini bil. Duyumlar aldım, Suriye’ye yamuk yapıcakmışın.. Çıkar onu aklından yoksa ayağın, bacağın ve deee bütün uzuvlarını keserim” (Iran: We'll 'cut off Israel's feet' if it attacks Syria) demiş. Jöleli saçlı, siyah deri montlu mahallenin abisi bunları duyunca koşarak gelmiş “İsrail’e bir şey olursa üzerim. Hem sen de şu Suriye zibidisi ile beraber Hizbullah’a Scud füzesi falan veriyomuşunuz el altından..ne ayak?.. Haa bi de, Amo buraya kafa karıştırmaya geliyosa hiç gelmesin, sakalını keser geri yollarız, parlak suratıyla bi daha kimse onu sallamaz” diyerek hem İsrailin yanında olduğunu bir kez daha belirtmiş hem de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın gözden geçirme toplantısında İran heyetine bizzat başkanlık edicek Mahmud Ahmedinecad’a inceden dokundurmuş.

Rusya’da Putin bir yandan atçılık, okçuluk, ayıcılık artık ne varsa onun şovunu yaparken Ukrayna ile olan ilişkiler yeni hükümet ile birlikte sıkılaşmaya başlamış. Putin “Daha da yakınlaşalım, daha da.. hatta bizim Gazpromla sizin gaz dağıtım şirketi birleşsin.. adı neydi.. neyse. İşte birleşelim daha da kaynaşalım. Çok bi güzel olur" demiş. Ukraynalı yetkililer “ Vallaha çok şaşırdık billaha çok şaşırdık beklemiyoduk böyle bi teklifi, hazırlıksız yakalandık hele bi oturalım soluklanalım konuşulur elbet bunlar” dese de muhalefet lideri Yulia Tymoshenko “ Heriiif ,heriiif birleşicez de ortak olucaz da kaynaşıcaz ha.. Senin de kafa hiç bi işe çalışmıyo.. Kaynaşma falan değil bu resmen adamların bize birleşmesi” demiş.

Efem, balıkçılık..



Meksika açıklarında yakalamışlar bu çocukcağızı. Efem balıkçılar, yüzgeçlerini çok sevdiklerinden yüzgeçleri yanlarına alıp balıkçıkları tekrar suya bırakıyorlarmış. Yüzgeç sevgisinin sebebi de pek bi duygusal: Çinliler çorbamda yüzgeç olsun dediğinden, bu yüzgeçleri kurutup kilosunu 600$'dan satabiliyormuşsun. Yüzgeçsiz balık okyanusun dibini boyluyormuş. Allah rahmet eylesin,ne diyim herkesin derdi kendine valla. Çinli çorba ister, balıkçı para, arada da köpek balıkları ölür..koyun can,kasap et hesabı.. (Foto:Brian Skerry/iLCP)

1 Mayıs 2010 Cumartesi

İBB 0 - 1 Galatasaray

Bir maç işte ligin son haftalarında. İzlediğimiz ufak güzellikleri büyütüp ileriye umutla bakmamızı ya da hala devam eden kötülükleri yerin dibine sokabilme maçı.. Kısa kısa geçmeye çalışırsam benim görebildiklerimi:

- Baros vardı. "Atıyor efenim durduramıyoruz" derken tez zamanda iyileşmesini dilemek durumunda kaldık. Sezon başı antremanlarının tamamına katılabilsin yeter. O zaman gene yazarız,kısa ve net: Baros vardı.

- Elano sakatlanıp Ayhan oyuna girdikten sonra artık beni rahatsız eden bir ses geliyordu saha kenarlarındaki mikrofonlara.. Olimpiyat Stadında çok fazla ses olmadığından saha içindeki sesler televizyondan duyulur.Rahatsız edici bu ses hep aynıydı: "Hey!Hey! Heey!?! Heey..." zamanında yanına "Hadi len" de eklenmişti. Çevreye verdiğin rahatsızlıktan dolayı özür dilemeden uzaklaşasını umuyoruz.

- Sabri ve kırmızı pabuçları vardı. Jay Jay Okocha' getirmişti, bu büyülü kırmızı ayakkabıları. Kırmızı ayakkabı giyen herkes top cambazı oluyor, tekniği artıyor, uzaktan çektiği şutlar doksanı buluyordu. Mesela yani.. :)



- Aykut'un kulubede durmasına üzülmüşümdür, oynayamıyorsa gitsin başka bir takımda oynasın, kalecilik maç yapa yapa öğrenilir kulübede oturarak değil bir çokları gibi diyordum. Bu maçta adamını kaçıranlara topu çıkardıktan veya ceza sahası dışından şut çektiren arkadaşını top auta gittikten sonra fırçalaması beni sevindirdi. Dudaklarını büküp, parmağıyla gözünü işaret eden sonra da sakin sakin oyuna devam edenlerden her türlü iyidir.


- Kewell'ı sahada tekrardan görmek sevindiriciydi. Yönetimle birbirlerini fazla sıkmasalar, 1+1 sözleşme imzalasa da herkesin yüzü gülse. "Kewell from Galatasaray" dese de bizde özenip "Benden bundan sonra "Gassaraylıyım" yerine böyle diyecem " desek..

Gazozuna maç olsa bile kazanmak güzeldir. Geri kalan iki maçta da aynı şekilde devam edersek hoş olur. Yakında başlar Rui Costa, Pires haberleri.. Bakalım kısmetse bir ara yazarız transfer, kiralıklar, sezon içi performans vs vs.

PS: Yanlış anlaşılmasın Sabri kötü oynamadı,sadece kırmızı ayakkabıları giyince biraz beklentilerimizi arttırdı:)

Houston sesim geliyo mu?

Amerika, İran'ı kuralına uygun sevmek için Çin'i iknaya debelenirken, Houston'da olanlar Çinlileri biraz kızdırmış:

Günlerden geçen cumartesi, Houston sokaklarında plakasız dolaşan bir arabayı polis durdurmak istemiş. Bakmışlar; arabayı çekik göz, kravatlı, gözlüklü, kısa boylu bir adam kullanıyor. "Höt,desek durur lan" bu demişler. "Hüt" demişler, durmamış, Çinli basmış gaza yola devam etmiş. Polisler "Bu büzük adam bizim sözümüzü nasıl dinlemez" diye peşinden gitmişler. Arabasını garaja parkedene kadar beklemişler. Sonrasında adamcağızı biraz tartaklamışlar ve de pataklamışlar, içlerinden biri "Du lan, dur,millet bakıyo " diyince hemen kelepçeleyip tutuklamışlar doğru kodese.

Sonrasında ne çıkmış:
- Çinli arkadaş diplomat: Dokunaman, cız yapabiley..
- Garaj, Çin Konsolosluğunun garajı: Konsolosluklara yerel kuvvetler "Burası benim çöplüğüm lan" diyip giremez, adamı üzebilirley..