26 Haziran 2010 Cumartesi

How do you like them apples?



En beğendiğim filmlerden birinden leziz bir kaç dakika.İlk izleyişim gecenin köründe uykunun tutmadığı bir geceydi..Bilahere bir daha izleyeyim ..

25 Haziran 2010 Cuma

Türkiye vs İran?

Meir Javedanfar.. Adını ilk defa duyuyorsunuz muhtemelen. Ben de yıllardır takip ediyor değilim. Kendisi Tahran doğumlu bir Ortadoğu Analizcisi.İngiltere de Master 'ını yapmış kendini geliştirmiş BBC'de El Cezire'de çalışmış vs vs. "İran'ın sıradaki rakibi Türkiye mi?" diye sormuş geçenlerde bir yazısında. Bir kaç yeri aktaralım kafaları açalım bakalım...

"
...

Türkiye ve İran arasında oluşan yeni ilişkilerden endişe duyan batılıların farkına varması gereken bir nokta; Türkiye'nin bugünun dostu olabileceği, ancak İslam Cumhuriyeti için yarının rakibi olduğu gerçeğidir. Bu yüzdendir ki İran'da kimi insanlar iki ülke arasındaki yakın ilişkilere rağmen Türkiye'ye şüpheyle bakmaktadır.

Bu çekişmenin kanıtlarını sıralamaya başlarsak: İran hükümetinin Hamas'a vermiş olduğu yüzlerce milyon dolarlık desteğe rağmen şu günlerde Gazze'deki en popüler bayrak İran bayrağı değil, Türkiye bayrağıdır. Keza Gazze'deki insanlar çocuklarını Erdogan diye çağırırken hiç kimsenin çocuğunu Ahmadinajad diye çağırdığını göremeyiz.

Diğer yandan Gazze'ye yardım filosunun asıl amacının İsrail'in Gazze kuşatmasına karşı bir hamle değil de İran'ın Gazze'deki etkinliğini azaltmak üzerine yapılmış bir hareket olduğunu düşünen İranlıların olduğunun da altını çizmek gerekir. İran'ın kendi filosunu yollama niyeti (ki bundan vazgeçtiler; İsrail'in filoya karşı yapacağı bir hareketin oldukça ciddi sonuçlar doğurması muhtemeldi) bunun bir göstergesidir. İran'ın Gazze'ye göndermek istediği filonun da asıl amacı Filistinlilere yardım etmek değildir, İran'ın Gazze'deki imajını kuvvetlendirmek ve Türkiye'ye kaptırılmak üzere olan İslam dünyasının savunucusu&lideri rolünü geri almaya çalışmaktır.

Türkiye ile İran arasındaki bir başka kapışma da Suriye pazarında gerçekleşmektedir. İran senelerdir Suriye'deki pazarı eline geçirmeye çalışmaktadır. Şimdi ise Türkiye Suriye ile yaptığını anlaşmalar (serbest ticaret antlaşması) sayesinde hem Suriye ekonomisine müdahil olmakta hem de İran'ın pazar payından tırtıklamaya başlamaktadır. Bu karşılaşma da Suriye ile Türkiye'nin sınır komşusu olması Türkiye'yi İran'a oranla daha çekici bir tercih haline getirmektedir.

Türkiye İran'a oranla daha büyük ve gelişmiş bir ekonomiye sahip olmakla beraber, hem Amerika hem de Avrupa Birliği ile daha iyi ilişkiler içerisinde bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye'nin Sünni ve Şii devletlerle de daha iyi ilişkilere sahip olması, Türkiye ile geliştirilecek ilişkileri Ortadoğu ülkeleri için daha cazip kılmaktadır.

İranlı liderler için nükleer bir güç olmak - mahvolmuş bir ekonomi ve eskisinden daha izole bir İran göz önünde bulundurulduğunda- , Türkiye ile olan rekabette kapılabilecek en çekici ve elverişli köşe olarak göze çarpmaktadır. "

Birebir çevirmedim, biraz kestim kırptım ama çok değil.Merak edenler burdan yakabilirler.

PS: İtalik kısım yazıda yok ben ekledim.

24 Haziran 2010 Perşembe

Yaz sezonu..


Almanya'da hava Türkiye'deki kadar sıcak olmadığından yazın geldiğini artık evlilik haberlerinden anlıyorum. Bir kaç hafta önce üniversiteden bir arkadaş evlenmişti. Liseden ise bildiğim kadarıyla evlilik sezonu bu hafta sonu açılıyor, ağustosun ilk haftalarında devam ediyor. Liseden kızlar geçen seneden itibaren yazın habercisi olmayı başarmışken, erkeklerden bayrağı ilk olarak kim taşıyacak sorusunun cevabı hala aranıyor. Gerçi favori belli ama süpriz çıkar mı diye merak ediyor insan.Neyse biz herkese ömür boyu mutluluklar dileyelim.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Böyle olur Rus'un lastik reklamı..

Gerçekten lastik reklamı olduğuna reklamın sonundaki adrese bakınca inanıyor insan...

Kime inanırsın?

Geçen cuma Kırım'da gerçekleşen sevimsiz olaylar hakkında:
Pravda " "Aşırı dinci Kırımlı Tatar İsmi Önemsiz 5 yaşındaki çocuğu, kardeşinin ve komşu kızının yanında öldürüverdi." derken. İsmi Önemsiz talihsiz çocuğa yaklaşıp "Aaa bak kuş var orada" dedi (aynen öyle yazıyor “Look, there is a bird up there!” the man told the boy.) ve çocukcağızı öldürdü. Cuma günü yaptı. Dinsel.. zıvır kıvır zırt pırt.. " derken..

Ikıncıvatan diye bir internet sitesi de "Sağcı ruslar müslümanlara karşı iftira atıyor. Ruh hastasıymış İsmi Önemsiz, ateşe tapanlardanmış ayin yapmış sonra çocuğu öldürmüş." diyor ve "Etnik gerginliği körükleyici spekülasyonlar yapılmasın arkadaşım" diye ekliyor.

Rusçam yok onun için başka kim ne demiş bu konu da bilemeyeceğim zaten pek de iç açıcı bir konu değil.. Sonuç olarak Fox News tabi ki de Pravda'ya inanmış..

PS:Blogda böyle yazının ne işi var aslında.. belki kaldırırım.." aa bak kuş var orada kısmı" o kadar inandırıcılıktan uzak ki.. 5 yaşında öldürülen bir çocuğu sağa sola çekiştirmece..

PS2:Sorunun cevabı aslında belli ne farkeder ki..

22 Haziran 2010 Salı

Gebeşite


Taşınma olayını bugün itibariyle atlatmış bulunuyorum. Yeni evimin ve muhitimin hayırlı, gebeşite kat sayımında düşük olması dileğiyle.. Yazıların yoğunluğundan ve içeriğinden belli olur durum :)

21 Haziran 2010 Pazartesi

7 tane atılır mı be..


Ohaaa Portekiz.. Yazık oldu adamcıklara.. Baksanıza ne kadar üzülmüşler özellikle en soldaki..

19 Haziran 2010 Cumartesi

Dünya Kupasında Sıkıntılar (Kısa Kısa)

Öncelikle oynanan futbolun sıkıcı olmasından herkes şikayetçi. Çok kontrollü oynuyorlarmış, seyir zevki azalıyormuş falan fişman. Çözüm basit aslında, 0-0 lık maçlarda iki takıma da 0 puan verilsin böylece iki takımda hücum etmek zorunda kalır.Bir kazanan bir kaybedenin yanında iki kaybeden de çıkabilir maçlardan yeter ki seyirciler kaybetmesin..

İkinci ve son olarak da şu vuvuzela tepkisi. Şahsen beni çok rahatsız etmiyor. Diğer yandan da gayet normal karşılıyorum Güney Afrikalıların vuvuzelayı öttürme isteklerini. Adamların çığlığı gibi vuvuzelalardan çıkan ses "Biz buradayız ulan, siz top oynamaya geldiniz gideceksiniz, ama biz burdaydık, burdayız ve burda olucaz. Bu da bizim kültürümüz" der gibi. Vuvuzelayı öttürebilme özgürlüğünün engellenmesi ihtimali bizim Avrupa Birliği masalında kokoreçin engellesine benzer bir hikaye sanki... Keza küfürlerde nasıl tribünlerin sesi kısılıyorsa vuvuzelanın verdiği rahatsızlığı karşı da bu teknoloji kullanılabilir ki kimi ülkelerde kullanılıyor..

16 Haziran 2010 Çarşamba

Na Zdarovye!



PS: evet,bu aralar kolaycıyım, taşındıkdan sonra elle tutulur bir şeyler yazarım...

14 Haziran 2010 Pazartesi

11 Haziran 2010 Cuma

Niye hamallık yapiim?

Canım sıkıldıkça bunu izliyorum, neyse ki beyin bedava..

Ve sahne onların..



Dünya kupası bu akşam başlıyor.Sahne futbolcuların... ve jabulaninin.

Bir zamanların Fenerbahçeli morahi futbolcusu turnuvanın çok reklamı yapılan(!), pardon tartışılan topuyla..

9 Haziran 2010 Çarşamba

Maradona, Messi, Milito..


Ma:Ben anlamam arkadaş bu kupayı alıcaz!
Me:Tamam abi yapıcaz işte elimizden geleni.


Ma:Hohohoyt, o kadar gebeşim ki, nasıl olsa Messi bizden..
Mi:Hehe,doğru diyon valla..

Neler olmuş - 16

Uzunca zaman geçti bu seriye ekleme yapmayalı.. Bu seferlik de kısa olucak.. Genel olarak haberler aynı zati;İsrail adına "Gencecik askerlerimizin kafasına kafasına vurmuşlar. Uf olmuş. Bunu gören diğer arkadaşları da sinirlerine hakim olamamış. Helal olsun onlara,kankiler size puanım 9" tadındayken Türkiye ve İslam dünyasında "İsrail şaşırma, dört bi yandan tükürür boğarız seni" havası var. Geri kalanlar ise temkinli "Bir bakalım iyice araştıralım ne olmuş.Ha tabi ölenlere de yazık olmuş. Çok ayıp olabilir yapılanlar ama araştırmak lazım. Şimilik hop hop İsrail top İsrail desek yeter mi" gibi takılmakta. Neyse...

İngilizlerin yaptığı da büyük terbiyesizlik valla. Sen taa Afganistan'dan kaç İngiltere'ye gel,"Senin anan baban yok, bas git lan seninle mi uraşcaz pic" der gibi geri yollasınlar. (anası, babası veya başında biri olmayan mültecileri Afganistan'a geri yollamayı planlıyormuş, neyse ki sadece çocuklar değil yetişkinleri de) Bunu duyan mülteci çocuklar ağlamaya başlayınca; İngilizler "Tamam, tamam ağlamayın bakın para ayırdık size çok güzel yerler yapcaz Afganistan'da" diye avutmaya çalışmış . Bütün İngilizler böyle mi? Değil valla. "Yahu keko musunuz, anası babası olmayan çocuk ne yapacak Afganistan'da" diyen Donna Covey'de İngiliz misal..(Donna Covey: Mülteci Kurulu Başkanı, Yollayalım diyenler: Sınır Polisi)[yandaki cimcimeler Afganistan'dan]

Cumhuriyet'in haberine hiç güleceğimi zannetmezdim: Kravatsever Saakaşvili, Sarkozy'e gidip "Rusya'ya büyük savaş gemileri satacakmışınız? Doğru mu abi. Yapmayın ya" demiş.. Sarko'da "Kanka sen dert etme, sizdeki manitalardan haber ver" demiş. Zamanında "Girdim, aldım, beğenmedim geri veriyorum" dememişmiydi Gürcistan için Rusya.. Gürcistan'dan figüran bile olmaz bu filmde..

6 Haziran 2010 Pazar

Yorumsuz..

Şubat ayında meydana gelen kazada, 21 yaşındaki Sven yol kenarındaki ağaca çarparak hayatını kaybediyor. Bu kazada oğlunu kaybeden Rita posta kutusunda bir fatura buluyor: Ölen oğlunun yol kenarındaki ağaca verdiği hasardan dolayı kesilmiş: 395,70 Euro.

...

Nordrhein-Westfalen Ulaştırma Bakanı; "Faturayı yollamasınlar diye söylemiştim" diyor ve ekliyor "Böyle durumlarda eve kağıt yollamak yerine yüzyüze gidip söylemek gerekir." Memurların hatası işte, kitaba göre hareket etmişler...

5 Haziran 2010 Cumartesi

Oturmaya mi geldik?



Şu ismi söylenemeyen volkan (Eyjafjallajokull) ülkemizin imajını bozdu, düzeltmemiz lazım diye oynak, eğlenceli bir şeyler yapalım demiş İzlandalı'lar. Bisikletli adam iyi güzel de, biz üşümüyoruz dağ tepe sevişiyoruz kısmını anlamadım...

4 Haziran 2010 Cuma

Ne yaptın Henry..



Fransa Milli Takımı ne yapar ne eder beni zerra ilgilendirmez. Elemeleri de Henry'nin eliyle geçmişlerdi zaten. Bu Dünya Kupası'nda Fransa bugünküne benzer bir performans sergilerse Domenech hakkıyla:"Dipte bıraktım!" diyebilir. Henry, İrlanda'yı elediklerinde bunların olacağını düşünmemiştir herhalde. Çin'e 1-0 yenilmişler. Bildiğimiz Çin. Hani "Ne Kosta Rika, ne Çin, ne de Sambacı Brezilya" daki fasulye takım Çin. Gol entresan, topun aldığı falso enteresan, Fransa'nın Çin'e yenilmesi saçma..

3 Haziran 2010 Perşembe

Kahroldu mu İsrail?

Neler oldu ve neler bitti İsrail ile Türkiye arasında? Olayların sonucundaki kimi tepkiler anlamsız, kimileri hayal dünyasından.. Olayları toparlayalım bakalım neler olmuş..

- İsrail daha yola çıkmadan "Gelmesin hiç arkadaşım, almayız" dediği gemiler yola çıktı ve İsrail'in Türk bandıralı olan gemilerin birine (bildiğim kadarıyla 6 sından 3 ü Türk bandıralıydı) yaptığı indirim 9 kişinin hayatlarının sönümüyle sonuçlandı.

- Peki bu indirim ayıp değil mi? Eüüee,biraz.. Uluslararası sularda gelip öyle indirim, bindirim yaparsan hele daha çok ayıp.. Hemi de NATO ülkesi'ne yaparsan "Toplarız bizim çocukları ağzını burnunu kırarız" derler. Bildiğin kavga sebebi yani..

- Sonra ne oldu? İsrail, çocuk gibi ama önce onlar vurdu diyip gemiye inen askerlere sopayla saldıranların videosu kanıt olarak gösterdi ki ne hikmetse insanlar nasıl öldü o kısımları eksik. Keza Mühimmat diye gösterilenler ise yandaki fotodakilerden daha zararsız. (Foto:2007 Aralık, Eskişehir - Karşıyaka maçı) Hizbullah bağlantısı da sapan üzerine yazılmış yazıymış da mış... Kısacası İsrail'in yaptıkları anlaşılabilir,ancak kabul edilemez.

- Bu yapılanlar karşısında biz ne yaptık? Yağdık estik, haddini bildirdik İsrail'in ve kral olduk.

Bu tip durumlarda yapılan en büyük hata ülkeleri tek bir vücut ve onun hareketleri gibi düşünüp olayları ona göre yorumlamak. Yani benim yazdığım İsrail "Gelmesin hiç arkadaşım,almayız" dedi gibi ya da mahallenin şımarık ve zalim kabadayısı İsrail'e haddini bildiren mahallenin delikanlı kabadayısı Türkiye gibi.. Mehmet Ali Birand'dan örnek verirsek:
“İsrail’in orada yapmak istediği ‘Ben Türkiye’nin burnunu orada bir kanatayım da bir daha böyle abuk sabuk gemi falan göndermesin. ‘One Minute’un da tepkisini göstermiş olurum.’ Fakat ileri gitti."

Ülkeleri, aynı anda birden fazla yapımda (dizi ve sinema diyelim) oynayan birer oyuncu olarak görebiliriz, hepsinde farklı rolleri var. Asıl amaçları kendi hayatlarını sürdürmek. Daha iyi bir kariyere sahip olmak ve bunun için önemli rolü başka bir oyuncudan kapmak. Ülkeler ve oyuncular arasında bir başka benzerlik ise tehlikeli sahnelerde kendini korumak için dublör kullanmak. Kamera arkası ise seyirciler için bir sır, DVD'sinde varsa gösterilmek istendiği kadar öğrenilebilir, o kadar...

Türkiye ile İsrail'in arası gerilirken başka neler oldu peki?

İsrail gizli servis başkanı Obama'nın sorunların dövüşerek değil konuşarak çözülmesi politikasından rahatsız olduğunu, çünkü bunun İsrail'i güçsüzleştirdiğini belirtti ve ekledi: "Barışı dikte ettirmekmiş zorla empoze etmekmiş, bunlar taktiksel hareketler. İşe yaramayacağını Obaram da görecek. Hele bi Kasım gelsin, kongre seçimlerini yapsınlar ondan sonra bakarız."

Foreignpolicy'de Türkiye ve Amerika için "Kanki miyiz? Kanlı bıçaklı mı?" diye soruyor. (Habertürk'ün sitesinde de çevirisi yayımlandı) İsrail ile olan bildiğimiz ve bilmediğimiz anlaşmalar devam ediyor.(Arınç iptal edilen Askeri tatbikatları açıklarken "Nasıl olsa iptal ettik, söyleyeyim bare ne olduğunu" benzeri bir şeyler demişti.) Herşey bir yana 10 güne Dünya Kupası başlamış olacak ve İspanya'yı izleyeceğiz hep beraber...

Sonuç olarak kötü bir Amerikan polisiye dizisinde bundan sonra iyi polisin rolü kötü polise oranla azalıyor denilebilir. Ancak en önemlisi ve merak ettiğim soru: Türkiye bu Amerikan filminde rolünü iyi oynamaya devam mı ediyor, yoksa kendi çekeceği film için ortam mı hazırlıyor? Davutoğlu'nun "Stratejik Derinlik" kitabının bu konuda sorunun cevabını kısmen aydınlatacağı düşüncesindeyim, ama ışığın rengi ne renk bilemiyorum. Kitabı okuyunca göreceğim.Göstermek istenilen kadar..


PS: Saldırı da ölenler mi? Kader kısmet..

Beterin beteri var

Son günlerde bütün dünya (!) İsrail'i kınarken, İsrail'i kınayamayan, çünkü kendi başı beladan kurtulamayan birileri var:

Geçen son yedi günde Guatemela sakinleri volkanik patlama ve onun külleri ardından oldukça şiddetli bir tropik fırtına ve sonucunda oluşan toprak kayması ve sel baskınlarıyla uğraşmak zorunda kalmış.

27 Mayısta patırdamaya başlayan Pacaya Volkanının küllerinden nasibini Amerikan Havayolları da almış. (Foto: 28 Mayıs 2010,REUTERS/Daniel LeClair)

Külleri temizlemeye çalışırken patlak veren Agatha fırtınası ise iyiden iyiye sinirleri bozmuş. Fotografta toprakların kayarak müdahelesi sonucunda evine doluşması karşısıdında çaresiz bir abla.(Foto: 31 Mayıs 2010,REUTERS/Daniel LeClair)

Geçen pazar toprak kaymaları sonucunda şehrin ortasında 30 metre genişliğinde ve 60 metre derinliğinde bir boşluk göze çarpıyor. Neyse ki bu noktada bulunan tekstil fabrikası boşaltıldıktan sadece bir saat sonra meydana gelen toprak kayması can kaybına sebebiyet vermiyor. 3 sene önce de aynı noktaya 5 kilometre uzaklıktaki bir yerde buna benzer "boşluk" vakası yaşanması bu Guatemala Citylilerin kaderi herhalde.(Foto: 1 Haziran 2010,REUTERS/Daniel LeClair)

1 Haziran 2010 Salı

Nereden nereye..

Hamburg'tan:



Ankara'ya:



Thomas Doll..

Aranın uzaması.



Olur ya bazı bazı; olsun isterseniz her bir şey.. Aman şunu da yapsaydım daha iyi olurdu..

...

Olurdu tabi..

...

ve muhtemelen istemekten daha fazlasını yapmak gerekiyordur..