20 Aralık 2010 Pazartesi

Rakı Mevsimi..



3 gün sonra İstanbul'dayım.. Buralarda kara doyduk oralarda da rakıya doymak üzere.. Hepimize afiyet olsun..

PS:İstanbul'a geliş nedeniyle blogu boşladım biraz..Geldikten sonra karalamaya başlarız doğru düzgün..Kalın sağlıcakla..

19 Aralık 2010 Pazar

Konyaspor 0 - 1 Galatasaray





Haftasonu yogun geçti pek fazla karalayamadım.. Maç hakkında bir şeyler yazmaya gerek yok,fotograflar yeterli..

16 Aralık 2010 Perşembe

Kelepir Torun..

Fotografta gordugunuz Floridalı teyzemle manitasi 30 bin dolarciga torununu satmaya çalışmış. 45 yaşındaki teyzem (vay anasını hızlı halletmişler işlerini)ve 42 yaşındaki manita "Kelepir bu torun diye" elden çıkarmaya çalışınca yakalanıvermiş. 75 binden kapıyı açan açıkgöz Patty abla pazarlıkla fiyat kırmış ve polisle 30 bine anlamışlar... Çocuğun annesinin hapishanede olmasını fırsat bilen uyanık ananeyi savunucak avukat çıkar mı diye merak ediliyormuş..


Torununu dolandıran ananeyi kendimden biliyorumda torununu pazarlayanı çok iddialı olmuş..

14 Aralık 2010 Salı

Keleş..

Kalemi kuvvetli bir arkadaşım bir kaç gün önce hakkında bir şeyler karalamışti. Dünyayı değiştiren silah diye.. Fotograflar karşıma çıkınca tuzum olsun dedim:

68 yılının son baharında eski Sovyetler Birliği askerleri sosyalist Çekoslovakya sokaklarında dolaşırken..(Foto:Josef Koudelka)

Solcu hükümeti devirmek için Amerikan desteğini arkasına almış olan yerel sosyalist savunma güçlerine bağlı karşı-devrimci birlikleri.. 1984 Nikaragua'sında bir ana oğul silaha alışmaya çalışırken.. (Foto:Larry Towell)

Kolay kopyalanan bir silah olduğunu yazmıştı arkadaş.. İronik olarak Çavuşesku Romanya'sında onu devirmek için toplanmış anti komünik birlikler de aynı silahı kullanıyordu. 1989 yılında Bükreş'ten bir kare.. (Foto:Christophe Simon)

Afganistan sınırı yakınında bir Taliban militanı 2008 yılından, Pakistan.. Taliban Liderlerinden Mullah Muhammed Ömer bir keresinde Keko Bush la Fino Blair'i bu silahla düelloyla davet etmişti.. (Foto: Lynsey Addario)

Günümüze en yakın kare 2009 yılında Somali'den.. Dini bütün çapkın bir Somalili vatandaş.. (Foto: Michael Kamber)

12 Aralık 2010 Pazar

Neler olmuş - 22

Rusya ağırlıklı oluyor birkaç gündür öyle devam edelim bakalım..

RIA Novosti'de yayımlanan raporlara göre Rusya'nın Kuzey Kafkasya bölgesindeki terör olayları geçtiğimiz yıla göre %100 artış göstermiş.Ruslar bölgedeki anti-terör kapsamındaki operasyonlarını arttıradursunlar durumun pek iç açıcı olmadığı istatistiklere bakıldığında açıkça görülüyor. Büyük başkan Medvedev ise konu hakkında "İstatistik dediğin şey zırvadan ibaret, ben inanmıyorum bunlara hurafe bunlar" dese de Kafkasya'daki durum için " Eeaüü şey, pek bir ilerleme olmadı" diye eklemeyi unutmamış.

Wikileaks dalgasından bir haber daha: Guardian'da yayımlanan belgelere göre 2006 yılında İngiltere'de polonyum ile şatafatlı bir şekilde öldürülen eski KGB ajanı Litvinenko hakkında ortaya çıkanlar oldukça ilginç gözüküyor. Wiki'nin belgelerine göre Londra'daki Rus yetkililer şüpheli kişiler tarafından şehre radyoaktif maddeleri getirilmiş olduğundan haberdar ve olaya el koymaya niyetlenirken İngilizler "Yau kanka, rahat ol yeaa.Her şey kontrol altında" diyor.

Ancak bu noktada işler biraz karışık.. Keza Litvinenko'nun öldürülüşü oldukça karmaşık ve bilinmezlerle dolu bir hikaye. İngilizler olayın ardından eski bir KGB ajanını tutuklarken,buna karşılık adamcağız Rusya'da parlemantoya giriyor ve dokunulmazlık elde ediyordu. Üzerine Ruslar bu adamcağızın (Andrei Lugovoy) Litvinenko'nun öldürülmesiyle hiç bir bağlantısının olmadığını iddia ediyordu. Gelin görün ki Litvinenko,ölümünden hemen önce kendisine yapılanların suçlusunun Putin olduğunu yazan bir mektup bırakmış ve daha öncesinde de "Blowing up Russia" adlı kitabı -bir bakıma Putin'in ipliklerini pazara çıkartmak adına- yayımlatmıştı(Kitap Rusya'da yasaklı).


Wiki'den gelen belgelere göre Ruslar bu işin takipçisi ve hatta Litvinenko'yu (yersen) korumak adına birşeyler yapmaya niyetlenirken İngilizler buna kibarca "gerek olmadığını" belirtiyor diğer yandan Litvinenko ise ölüm döşeğinde kendi ülkesindekileri suçluyordu. Bu noktada Wiki'de açıklanan belgelerin doğruluğu konusunda "Düzmece bunlar" cılara gün doğuyor. Belgelerin doğruluğu hakkında pek tabi farklı şekilde düşünebiliriz; iç yazışmalar olduğundan açıklanan bilgilerin %100 doğru olmayabileceği gerçeği ve Chomsky'nin de dediği gibi belgelerin seçilerek yayımlandığı iddiası gibi.. Çıkın bakalım işin içinden çıkabilirseniz.. Komplo teorisi peşinde koşanlara kolay gelsin..

Bir şeyi de yapma be arkadaş..



Rusya'da ve dünyada ne kadar sevildiği tartışılır bir adam olsa da herşeyi yapabilmek uğruna gösterdiği çabadan dolayı saygıyı hak ediyor..

11 Aralık 2010 Cumartesi

Yolunu bulanlara karşı durmaya çalışanlar..

İş yoğunluğundan karalayamadıydım yolunu bulanlara karşı olanların gününü... 9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü bütün gümrüklerde ve resmi makamlarda kınama mesajlarıyla kutlanmış olsa gerek. Türkiye'de ne kadar duyuldu bilmiyorum; keza duyulsa bile ne olacak kanıksamışız ne de olsa, sıradakinin "Yolsuzluklar bitecek" lakırdısının sadece hayal ürünü olduğunu hepimiz biliyoruz. İdealist birisi sağlam kanıtlarla ispatlamadıktan sonra ortaya çıkamayan yolsuzluklar alttaki fotografta da dediği gibi dünyanın her yerinde var. Sağlam kanıtınız olsa bile bir anda yok olabilirler ya da siz yok olabilirsiniz ya da siz de bir anda zengin olabilirsiniz. İnkar etmenin nefes alıp verip kadar kolay olduğunu da hepimiz biliyoruz..

İnsanoğlunun alışkanlıklarından biri yolsuzluk, toplumun her kademesinde -trafik polisinden belediye başkanına- türevlerine rastlıyoruz.. Kolkola yaşamaya devam ediyoruz..

9 Aralık 2010 Perşembe

Hayırlı tezkereler..

Son dakika golü atmasaydım ben de şu saatlerde askerliğimi yapacağım kışlaya gitmek için uçak bileti bakıyor olacaktım. Kısmet başka zamana..

İki lise arkadaşımın aynı yere gidecek olması da muazzam bir şansmış arkadaş..

8 Aralık 2010 Çarşamba

7 Aralık 2010 Salı

6 Aralık 2010 Pazartesi

Günün karesi..

Çaldım gene günün fotosunu bir yerlerden.. Drogba'nın memleketinde (Fildişi Sahilleri) başkanlık seçimleri yapılmış. Seçim kurulunun açıklamasına göre Alassane Ouattara başkanlığı kazanmış. Ammavelakin görevdeki başkan Laurent Gbagbo Pazar günü başkanlık yemini edince Alassane'nin destekçileri sokaklarda protesto peşinde koşuyorlarmış.. Lastik yakmalar falan.. Adamlar manyak gözlerinden belli..

Bu Afrika'da işler bir garip yürüyor sanki.. (Foto: Issouf Sandogo)

5 Aralık 2010 Pazar

Kısasından Karalamalar..

Son hafta pek bir şeyler karalayamadık, önümüzdeki hafta telafi ederiz kısmetse.. Bugünlük kısa kısa bir şeyler karalayalım..

- Geçtiğimiz günlerde dünya gündeminin ana maddesini Wikileaks oluşturuyordu. Kimi ülkeler komple sansürlerken kimileri kısmi sansürlemeyle geçiştirdi. Kimileri Julian'a suikast düzenlenmeli derken kimileri "Hani belge nerde belgesi olmayan şeyi ispatlamam" dedi. Diğer bir bakış açısı da Amerika'nın diğer ülkelere direk olarak söylemediklerini Wikileaks üzerinden söylediği yönündeydi. İsrail'in yayınlanan belgelerden fazla yara almadan sıyrılması da kimi komplo teoricilerine fırsat doğurdu. Daha açıklanacak ve etkisi muhtemelen kar topu gibi giderek artacak bu belgeler dünya düzenindeki kimi görünür kimi de gizli taşları yerinden oynatacağa benziyor. Bu çocuklar yayın yapmaya devam edebilecek mi? Sorusunun cevabı ise belirsiz. Amazon'dan tepik yedikten sonra PayPal da bağışların yatırılmasını engellemiş. Birçoklarının damarına basıldığı kesin, buna karşılık olarak Wiki çocukların hayat damarları da kesilmeye başlanmış (Bkz. PayPal). Hasır altı edilemeyecek kadar çok dosya ve bilgi olduğu göz önünde bulundurulursa görünen taşlardaki değişiklikler kısa bilemedim orta vadede muhtemel gözüküyor.


- Futbol dünyasında ise pazartesi akşamı Barcelona'nın Real Madrid'i muazzam bir futbolla beşlemesi hafta ortasına kadar ön plandaydı. "Arkadaş adamlar ne top oynuyor yaw" cümlesini bilmem kaçıncı kez söyledik veya duyduk. Jose ile Pep karşılaştırması hakkında ekşi'de okudum beğendim buraya da yazayım "Pep dünyanın en iyi takımının teknik direktörü, Jose ise dünyanın en iyi teknik direktörü."

Hafta ortasına gelindiğinde Galatasaray'da kış temizliği başladı ve mutsuz Elano memleketinin yolunu tuttu. Satış hakkında resmi sitede yapılan açıklama ise sadece ve sadece komikti. Devre arasında bu temizliğin devam etmesi muhtemel (Misimovic'e sıcaklar yaramıyor denilip Almanya'ya geri yollamak gibi), ama en azından gelecek sezonun hazırlığına şimdiden başlanması Galatasaray adına doğru verilmiş bir karar. Takımdan temizlenmesi gereken futbolcuların çokluğu devre arasında çok büyük değişiklikler yapılmasına izin vermeyebilir (Örn: Ayhan the King'in sezon sonu sözleşmesi bitiyor. Elden çıkarılmaya tenezzül edilemeyebilinir). Kasımpaşa maçında Anderlecht, Marsilya ve Rubin Kazan'ın istatistikçileri varmış diye okumuştum bir yerden Barış Anderlecht'e, Servet Kazan'a gidebilir misal.. Marsilya da seçsin kenef topçularımızdan paket indirimi de yaparız..


Haftasonu Kasımpaşa karşısında aldığı galibiyetle düşme hattından uzaklaşan (!) Galatasaray orta sıralardaki yerini sağlamlaştırdı. Gençlerbirliği maçının kazanılması halinde sezonun ikinci yarısında Avrupa Ligi'ne gitme adına Galatasaray'ın motivasyonu devam edebilir. Yeni stadyumun da etkisini gözardı etmeyelim.. Son olarak bu Volkan Şen'i sevmiyorum arkadaş. Beşiktaş hakederek kazandı, ancak bu Volkan Şen'in pipisi düşsün ya ne çirkin bir adamsın sen.. Bizim maçta da kırmızı görmesi lazımdı hakem yemişti o zaman kırmızıyı ki o zaman da farkındaydı yediği haltın.. Beyin enjeksiyonu lazım bu gerizekalıya.. Beyinsiz ama yetenekli topçugillerden..Neyse işte sevmiyorum bu adamı..

27 Kasım 2010 Cumartesi

Neler olmuş - 21

Angeles Duran..İspanyol bir ablam.. 49 Yaşındaki bu ablam menapoza girdiğindir heralde "Güneş benim malım" demiş. Bu parlak fikir Amerikalı başka bir zeka küpünün ayı ve güneş sistemindeki bir kaç gezegeni kendi adına kaydettirmesinden sonra menapoz ablanın aklına gelmiş. Ablamın dediğine göre uluslararası anlaşmalar nedeniyle ülkeler herhangi bir yıldızı yada gezegeni kayıt altına alamıyor, ancak kişiler için önceden belirlenmiş bir kural yok.

Angeles Abla "Ben enayi değilim, baktım kanunlara okudum ettim. Sizde yapabilirdiniz ama ilk önce ben yaptığım için Güneş benim malım oldu hahayt" demiş. Menapoz abla güneşten faydalanan herkesten para söğüşlemeyi bu paranın yarısını İspanya hükümetine, %20 sini emekli sandığına, %10 unu araştırmacılara, % 10 unu dünyadaki açlığı sonlandırma peşindeki kuruluşlara ve son %10 unu da kendine ayırmayı düşünüyormuş. Para dağılımı fena değil sanki ama bu nasıl da daha önce bir Karadenizli'nin aklına gelmemiş şaşıyorum..

"Düşene bir tekmeyi ben vururum ve ülkemden atarım" demeye hazırlanıyor İsviçre...Bundan bir sene önce seçmenlerin %57 sinin oyuyla "Ülkemizde daha fazla minare istemezük" diyen İsviçreliler şimdi de tecavüz, gasp tadında suçlar işleyen yabancıları ülkeden sınır dışı etmeyi planlıyor.
Konu hakkında konuşan bir vatandaş " Bazılarının İsviçre'de daha fazla kalmaması lazım çünkü onlar İsviçre'de olmayı haketmiyorlar (A lot of people should no longer be in Switzerland because they don’t deserve to be in Switzerland…)" diyor.. 50 yaşlarında bir amcam bunu diyen..

Böyle açık fikirlileri görünce insan, "Elensek de hem dövdük hem yendik.. Sonrada Avrupa Kupası'ndan eledik.. Nasıl koydu ama Arda Turan!" diyesi geliyor safça.. Steril bir hayat sürülen İsviçre'de suçluların %80 i yabancı uyruklu.. Diğer bir amcam (Yeşillerden Argao il genel meclisi üyesi,Yahya Bajwa) doğru soruyu soruyor: " Uyuşturu satıcısının Nijeryalı, Rus, Hintli ya da İsviçreli olması ne farkeder? İsviçreli olunca daha mı iyi oluyor?

23 Kasım 2010 Salı

Anlayış farklı..

Günlerden geçen gün zenci bir arkadaş edindim. Son derece çirkin şakaya açık bir cümle ama önemli değil. Ne de olsa adamlar üstün ırk, önlerinde dikkatlice eğilmek lazım.. çok değil.. Kamerunlu arkadaş Kamerun'da kimya mühendisliği okumuş, bursla Almanya'ya doktora yapmaya gelmiş. Yolu Bielefeld'e düşmüş..

Kimileri doktorayı bitirmek için 4-5 sene debelenirken, o 3 senede bitirmiş. Şimdi üniversitede çalışıyor. Not ortalaması da bir hayli yüksek. Velhasılkelam Alman hatunlar da üstün ırkın farkında olduğu için Alman bir hatun kapmış bizim Kamerunlu'yu, iki senedir beraberlermiş. Noel'den önce evlenmeyi planlıyorlarmış, kız arkadaşı belediye'ye (ya da evlendirme dairesi) gitmiş, böyle böyle biz evlenmeyi düşünüyoruz demiş. Belediye'den ne deseler beğenirsiniz: "Bak kızım emin misin? Pipiye kanma bu Afrika asıllılar Almanya'da kalmak için Almanlarla evleniyorlar. Emin olmamız için bilmem kaç ay araştırmamız lazım onu yapmamız lazım bunu yapmamız lazım" demişler.. Kız manyamış tabi, kapıyı çarptığı gibi çıkmış dışarı.. Kamerunlu arkadaş hem kızıyor hem de gülüyor bu olanlara tabi..

Sonuç olarak 3 hafta sonra Danimarka'da evleniyorlar.. Ne diyelim.Onlar ersin muradına biz çıkalım kerevetine.. Zaten 3 aylık da hamileymiş ablam :)

Gelgelelim buna benzer bi hikayeyi bizim Himmet agabeyden duymuştum.. Himmet abi bizim bakkal.. Evin hemen yanında şarküteri, tekel bayi karışımı bir yer işletiyor.. Bundan 10-15 sene önce Almanya'ya gelmiş. Almanya'ya geliş sebebi çok değişik anlattığına göre.. Bucalı abimin annesini hastlanınca hastaneye kaldırıyorlar, sonra öldü diye morga koyuyorlar kadını kurtaramadık diye.. Himmet ağabeyin annesi sonradan nasıl oluyorsa morgdan çıkıp taksiyle eve geliyor. İşte o an diyor ki Himmet ağabey "Ben bu ülkede kalmam!" Sanat okulu bitirmiş, pek kalifiye bir eleman olmayan Himmet ağabey Almanya'ya turist olarak geliyor. Nasıl oluyorsa bir Alman hatunla evleniyor, o sayede Almanya'da kalıyor.. Aynı konunun lafı geçtiğinde "Benim yaşadıklarım yazsam kitap olur ya.." diyor bir de utanmadan ekliyor "Yakalasın açığımı şerefsizler yollasınlar, bir sürü çile çektiriyorlar. Yakalasalar ya açığımı puştlar.."

21 Kasım 2010 Pazar

Kayserispor 0 - 0 Galatasaray

Güzel bir maç izledim. İki takım da kazanabilirdi. Kayserispor özellikle Santana ile 2 kere gole yaklaştı. Maçın başındaki pozisyonda unutulmamalı, iki pozisyonda da neyse ki Santana kötü vurdu. Galatasaray ilk yarıda Elano ile ikinci yarı Barış ile pozisyonları kaçırdı ya da şansı yardım etmedi diyelim. Elano belki daha iyi vurabilirdi ama bizim Süleyman iyi kurtardı, Barış'ın şansı yanında olsa top kaleye gidebilirdi...

Maçın içinde iki tane net penaltı pozisyonu vardı. Birincisi bacak arası yiyen futbolcunun Elano'nun ayağına basması vs vs, ikinci pozisyon bir gün önce Arsenal-Totenham maçındakine benzer bir pozisyon(Bkz. Foto).. Daha maç başlamadan az gollü geçeceği belli olan maçlarda bu tarz pozisyonlar çok önemlidir, maçın seyrini değiştirir. Haaakem göremedi neyse..

Hakan Balta'nın hali üzücü, belediye otobüsüne yetişmeye çalışan yaşlı amcalar gibi küçük adımlarla koşuyor ve nefes nefes kalıyor. İçtiği sigara light olsa bare..
Elano ortada oynayınca oyunu sahiplendi gelecek için iyi işaretler verdi.. Hagi'nin oyuncu değişikliklerini anlamadım açıkçası Pino'yu kanada atıp Batdal ile beraber duruma göre ikili forveti deneyebilirdi.Denemedi. Kewell, Elano'ya göre daha yorgundu ama oyundu kaldı, neyse bakalım Galatasaray beklediğimden iyi oynuyor..

Ben Beşiktaş maçını Galatasaray'ın kazanacağına inanıyorum. Daha doğrusu Hagi'nin Schuster karşısında bu maçı kazanacağına inanıyorum, çünkü Schuster Türkiye Ligi'nin daha farkında değil.. Hagi'nin tecrübesiyle bu maçı alması lazım. Diğer yandan Galatasaray'ın bu maça daha çok ihtiyacı var..

PS: Rıdvan sadece Fenerbahçe maçlarını yorumlasın, komik oluyor söyledikleri..

18 Kasım 2010 Perşembe

Yolun sonu (?)

Ağaç yaş iken de eğilmeyebilir..


Astıma inat keyfe devam edilebilir..

Yolun sonuna geldiğinize inanıp bu diyarlardan uzaklaştığınızda..

..aslında daha yolun sonuna gelmemişsinizdir..

Günün karesi..



Kaldırıma uzanmış çırılçıplak.. Port au Prince'te.. Hastanenin önünde yatıyor olsa da içerisi de farklı değil... Haiti'deki kolera salgını dolu dizgin gidiyor. Dün itibariyle 1000 kişi bu dolu dizgin giden hastalığın altında ezilip toprağa karışmış.
Foto:AFP/Hector Retamal

17 Kasım 2010 Çarşamba

Yetenekli çocuklar bir araya toplanmış..



"Hiç bir şey olamazsam milli takımda oynarım" diyorlardır mahalle arasında top koşturan çocuklar..

16 Kasım 2010 Salı

Rehber atın yolunu şaşırtanlar..

Mona Ramouni, 28 yaşında.. Michigan'da bir psikoloji öğrencisi.. Onun hikayesini farklı kılan kör bir Müslüman olmasının yanında rehber köpeği değil de rehber olarak bir midilli kullanması..
Mona, atının eğitimi için aylık kazancının bir kısmını (450$)3 yıl boyunca bu iş için harcamış, sonunda Cali (atın adı) nin yardımıyla daha rahat hareket edebildiği için mutluymuş..

Velhasılkelam, bir kaç yerde haber; Mona'nın aşırı tutucu ailesinin köpeğin pis olmasından dolayı izin vermediği, başka bir yerde de köpeğin pis olmasından dolayı İslam'da bunun yerinin olmadığı bu yüzden de tayı kullanmak durumunda kaldığı şeklinde verilmiş..

msnbc ise, dine düşkün olan Mona'nın ailesinin 3 kardeşiyle beraber yaşadığı evde bir köpeğin varlığından rahatsız olmasını saygıyla karşıladığı yazılmış ve eklenmiş: Michigan'daki Müslüman-Amerikan Konseyi Başkanı Dawud Walid; bir çok Müslüman köpekler temiz birer hayvan olmadıklarından dolayı ibadetin saflığını bozabileceğine inandığını belirtmiş. Atlar krallar layık hayvanlarmış ammavelakin onlarda problem yaratabilirmişmiş..

Diyeceğim şudur ki,sadece ve sadece kızcağızın azmini takdir etmek ve mutluluğu paylaşmak yerine topuna falsolu hareketlerle girmiş olmanın ne manası var bilemedim..

15 Kasım 2010 Pazartesi

Kamyonet alana keleş bedava..

Amerikalılar ve parlak fikirleri.. Florida'da parlak zekalı bir girişimciden muhteşem bir fikir: Kamyoncuya keleş beleş..

12 Kasım 2010 Cuma

Kurtardım lan..



Kalede topu gördükten sonra umutsuzca ve de salakça atılan adımlar..

9 Kasım 2010 Salı

Ordan burdan..

Valla işler güçler insanı yoruyor dolayısıyla da yazılarda bir aksama bir "Neler olmuş" eksikliği göze çarpıyor.Neyse bugünlük İngiltere'den ve Almanya'dan bişiler karalayalım..

Dean'in in kim olduğunu kısaca yazmıştım. Hani şu Birmingham'ın köylüsü olan.. Neyse karşılıklı oturuyoruz, arada hoş beş muhabbet oluyor. İngiltere'deki gençlere giydirdi geçen de.."Daha çocukkene büyüklere özenip yapıyorlar çocukları devletten de daireleri oluyor. Destek de alıyorlar gül gibi geçinip gidiyorlar" dedi. "Nası oluyor, yap çocuğu beslesin devlet muhabbetinin bokunu çıkardınız galba" diyince, "Biraz öyle dedi 17-18 yaşında çocuğu yapıyorlar çocuk 16 yaşına gelene kadar devletten yardım alıyorlar. Devletin siteleri var bunları dolduruyo oraya evleri de oluyor mis gibi para da alıyorlar. Gül gibi geçinip gidiyorlar.." Buradaki 5.0 cılardan beter çıktı bu çocuklarda..
5.0 dediğim bira.. 39 Cent, 0,5lt kutu bira.. Buyrun şarkısı..


5.0 bier Song - MyVideo

Bira diyince.. Ev arkadaşım haftasonu Bremen'deydi.Manitayla arayı düzeltme peşinde. Neyse dedikodu yapmayalım.. Sırf manitayla değil başka arkadaşlarıyla da buluşmuş tabi.Bunlardan biri "Pazartesi günlerini Bira günü yaptık" demiş. Partiler düzenleyen haftasonlarını ayık geçirmeyen bu arkadaş gene kendi tadındaki bir iki arkadaşıyla pazartesileri akşam üstü haftasonunu değerlendirmesi yapma amaçlı bu aktiviteye başlamışlar.. Sakin sakin içelim diye.. Tabi öyle kalmamış. Şimdi bir sürü alkolik toplanıp pazartesi günleri de içiyorlarmış."Lan olm bütün hafta sonu içiyosun,bir de pazartesi pazartesi içilir mi?" diye sorunca benim ev arkadaşı çocuğun cevabı şöyle olmuş "Baba çok iyi yeaa.." Olmamıştır böyle tabi ama ne de olsa öğrenci hayatı yaşadığından bu tada yakın bir cevap vermiş..

4 Kasım 2010 Perşembe

Arminia Bielefeld (x) - (y) Union Berlin

Ne de olsa skor önemli değil Bundesliga II'de düşmemeye oynayan iki takımın mücadelesi. Özellikle Arminia Bielefeld koşar adam küme düşmeye gidiyor. Takımın hali içler acısı; sezonun ilk haftalarına Bielefeldli bir arkadaşlarım kupada turu geçerlerse kazacakları parayla (ki cüzi bir miktar olsa gerek) uzun boylu zenci forvet alacaklarını söylemişti. Şanslarına turu geçmişler aldıkları forvet ise ilk maçında rakip takımın defans oyuncusunun "Bana maymun, orangutan bişiler dedi, abuk subuk konuştu" dediğini gerekçe göstererek dirseği çakmış, kırmızı kartı yemiş.Anlayacağınız Arminia'nın hali içler acısı...

Maçta dikkat çeken şeyler ise oynanan futbol değildi. Örneğin; 2. Lig sonuncusu Bielefeld'in bileti 20€.. Bunun karşılığında oturarak bu muhteşem maçı izleyebiliyorsunuz. Stadyum çevresinde ve de tribünlerde seyyar olarak bira satışı Almanya'da ki bir maç için olağan karşılanabilecek bir durumdu. Sigara içenlerin vapur keyfine edildiği gibi stresli maçlarda taraftarın sigaraya sarılmayıp daha fazla küfretmesini sağlamak için uygulanan sigara yasağı ne gariptir ki Bielefeld'in stadyumunda geçerli değildi. (Sahadaki tek tanıdık adam: Oliver Neuville)

Biraz daha ekonomiden söz edelim. Maçı beraber izlediğim arkadaş "Şu karşıdaki tribünü görüyor musun?" dedi, " İşte o tribün yüzünden takım batağa saplandı. 12 milyon Euro tutması gerekirken 16 milyon Euro tuttu. Şimdi iflasın ettik edeceğiz" diyordu. 2.Ligin sonuncusu bir takımın bir tribününden bahsediyoruz..."Takım rezalet peki taraftar yanlız bırakıyor mu" derseniz, maça giden biletli seyirci sayısı "10.112" kişi (-1, bi daha gidersem Ankara'nın Dikmen'i)... Galatasaray'ın ASY'de geçen sezon seyirci ortalaması ise 17.000 kişiydi.. Türkiye'nin en büyük takımlarından birinin seyirci ortlaması neyse ki (!) Almanya 2. liginde düşmeye oynayan bir takımdan fazla gibi gözüküyor..

Kıssadan hisse maç rezaletti, topu alan kimi zaman topla beraber dümdüz bile gidemiyordu, ancak yapılan yatırımlar stadın alt yapısı, ulaşım vs vs..bizim dünya kulüplerimizle karşılaştırıldığında takdiri hakediyor..

PS:Merak edenler için; Bielefeld tabi ki yenildi:1-2..

3 Kasım 2010 Çarşamba

Arkamıza bakmadan..

Kaçalım..

Dünün fotografı Endonezya'dan, Adek Berry çekmiş. Geçen hafta hareketlenmeler yaşayan Merapi Volkanı 36 kişiyi hareketsizliğe sevkederken yerli halk ellerinden geldiğince hızlı hareket edip uzaklaşmaya çalışıyormuş..

2 Kasım 2010 Salı

Web 2.0 İntihar Makinesi

Zaman gazetesi gençlerin derdine çare bulmuş:

"Zamanınızın çoğunu Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinde mi geçiriyorsunuz?

Sanal dünya ile iletişiminiz gerçek hayatınızı unutturmaya başladıysa siz de sosyal ağ müptelalarındansınız demektir. Aslında durum sandığınız kadar umutsuz değil.Bu bağımlılıktan kurtulmak için hesabını kapatmak isteyen sayısı hiç de az değil. Ama gönderilerin ve kişiler bilgilerin silinmesi oldukça uzun zaman alıyor. Bu sorunu aşmak için bir Alman Şirketi yeni bir program geliştirdi. Bu program Facebook, LinkedIn, MySpace and Twitter hesabınıza ait tüm bilgi ve gönderileri kolayca siliyor.

'Web 2.0 İntihar Makinesi' adı verilen bu program hesabınızdaki tüm verileri silme işlemini sadece 52 dakikada tamamlıyor. Oysa aynı işlemi kendiniz yapmaya kalkarsanız 10 saate yakın bir zaman harcamak zorundasınız.

Bu programı çalıştırmak için sadece şifrenizi girerek arkanıza yaslanmanız yeterli. Sonunda tüm Facebook ve Twitter arkadaşlarınızın silindiğini ve geriye bomboş bir ekran kaldığını görerek rahatlayacaksınız."

Abov diyorum Samet, sen de kullan sen de bomboş bir ekrana bakarak rahatla..

30 Ekim 2010 Cumartesi

Galatasaray 2 - 1 Antalyaspor

Yazıklar olsun...

Çok geçmedi 2 hafta oldu "Ben teknik direktörümü sattım, dolayısıyla takımımı sattım. Bu adam gitmedikçe benden bu kadar" dediğinden beri "Çetin" in... Koydu kafayı Alex benzeri bir Misimovic asistiyle attı golünü gene oldu bizim Servet.. Kral Servet..Kankigil spikerler bile Sabri'nin bakmadan yaptığı ortaya "Vay babam ne güzel gitti" dediler.


Bu kadar saçma sapan olay bir arada olunca ne için ne yazacağını bilemiyor insan. Rijkaard sonrası takımın gol yememesine mi sevinmeli yoksa "Ali Turan işe yarar ya" diye düşünen biri olarak ofsaytı bozan sağ bek görevinde kabak gibi durmasına mı üzülmeli. Kankigillerin Antalya'nın açık ofsayt olmayan pozisyonun tartışmalı, 5 dakakilık Antalya tehlikesini unutup "Galatasaray bu dakikalarda çok baskılı" demesini mi yutmalı.. Hagi bir anda her şeyi değiştirdi...

Yazıklar olsun buna inana..

Yoksa Pino gitsin sirkte oynasın yapsın büyüsünü diyene mi giydirmeli? Rijkaard'ı desteklesek de bu çocuğun kanattaki değeriyle forvetteki değerinin farkını görmeliydi .. ya neyse... Hagi'nin yapmayı çalıştığı, değiştirmeye debelendiği bir şeyler var mı? Yok değil.. Ancak daha bir şey görmedik hele 1-0 geriye düşsün Galatasaray hele bi 2-0 geriye düşsün Galatsaray bakalım o zaman ne yapacak.. Bizim istediğimiz de bu değil mi? 2-0'dan sonra bile "Abi biz bu maçı çeviririz" diyebildiğimiz bir Galatsaray..

Bir de futbolcu eskisi yorumcu eksisi Rıdvan'a değinmek lazım.. Baros giydirirken utanmıyor adam sanki kendi sakatlanmış gibi atıp tutması 2 sezon önce gol kralı olduğunu unutması..Ne de olsa biliyoruz biz Rıdvan'ın ne kadar rerörö olduğunu..

Bir de bu adam hayvan be abi.. Oynatmayın..