3 Haziran 2010 Perşembe

Kahroldu mu İsrail?

Neler oldu ve neler bitti İsrail ile Türkiye arasında? Olayların sonucundaki kimi tepkiler anlamsız, kimileri hayal dünyasından.. Olayları toparlayalım bakalım neler olmuş..

- İsrail daha yola çıkmadan "Gelmesin hiç arkadaşım, almayız" dediği gemiler yola çıktı ve İsrail'in Türk bandıralı olan gemilerin birine (bildiğim kadarıyla 6 sından 3 ü Türk bandıralıydı) yaptığı indirim 9 kişinin hayatlarının sönümüyle sonuçlandı.

- Peki bu indirim ayıp değil mi? Eüüee,biraz.. Uluslararası sularda gelip öyle indirim, bindirim yaparsan hele daha çok ayıp.. Hemi de NATO ülkesi'ne yaparsan "Toplarız bizim çocukları ağzını burnunu kırarız" derler. Bildiğin kavga sebebi yani..

- Sonra ne oldu? İsrail, çocuk gibi ama önce onlar vurdu diyip gemiye inen askerlere sopayla saldıranların videosu kanıt olarak gösterdi ki ne hikmetse insanlar nasıl öldü o kısımları eksik. Keza Mühimmat diye gösterilenler ise yandaki fotodakilerden daha zararsız. (Foto:2007 Aralık, Eskişehir - Karşıyaka maçı) Hizbullah bağlantısı da sapan üzerine yazılmış yazıymış da mış... Kısacası İsrail'in yaptıkları anlaşılabilir,ancak kabul edilemez.

- Bu yapılanlar karşısında biz ne yaptık? Yağdık estik, haddini bildirdik İsrail'in ve kral olduk.

Bu tip durumlarda yapılan en büyük hata ülkeleri tek bir vücut ve onun hareketleri gibi düşünüp olayları ona göre yorumlamak. Yani benim yazdığım İsrail "Gelmesin hiç arkadaşım,almayız" dedi gibi ya da mahallenin şımarık ve zalim kabadayısı İsrail'e haddini bildiren mahallenin delikanlı kabadayısı Türkiye gibi.. Mehmet Ali Birand'dan örnek verirsek:
“İsrail’in orada yapmak istediği ‘Ben Türkiye’nin burnunu orada bir kanatayım da bir daha böyle abuk sabuk gemi falan göndermesin. ‘One Minute’un da tepkisini göstermiş olurum.’ Fakat ileri gitti."

Ülkeleri, aynı anda birden fazla yapımda (dizi ve sinema diyelim) oynayan birer oyuncu olarak görebiliriz, hepsinde farklı rolleri var. Asıl amaçları kendi hayatlarını sürdürmek. Daha iyi bir kariyere sahip olmak ve bunun için önemli rolü başka bir oyuncudan kapmak. Ülkeler ve oyuncular arasında bir başka benzerlik ise tehlikeli sahnelerde kendini korumak için dublör kullanmak. Kamera arkası ise seyirciler için bir sır, DVD'sinde varsa gösterilmek istendiği kadar öğrenilebilir, o kadar...

Türkiye ile İsrail'in arası gerilirken başka neler oldu peki?

İsrail gizli servis başkanı Obama'nın sorunların dövüşerek değil konuşarak çözülmesi politikasından rahatsız olduğunu, çünkü bunun İsrail'i güçsüzleştirdiğini belirtti ve ekledi: "Barışı dikte ettirmekmiş zorla empoze etmekmiş, bunlar taktiksel hareketler. İşe yaramayacağını Obaram da görecek. Hele bi Kasım gelsin, kongre seçimlerini yapsınlar ondan sonra bakarız."

Foreignpolicy'de Türkiye ve Amerika için "Kanki miyiz? Kanlı bıçaklı mı?" diye soruyor. (Habertürk'ün sitesinde de çevirisi yayımlandı) İsrail ile olan bildiğimiz ve bilmediğimiz anlaşmalar devam ediyor.(Arınç iptal edilen Askeri tatbikatları açıklarken "Nasıl olsa iptal ettik, söyleyeyim bare ne olduğunu" benzeri bir şeyler demişti.) Herşey bir yana 10 güne Dünya Kupası başlamış olacak ve İspanya'yı izleyeceğiz hep beraber...

Sonuç olarak kötü bir Amerikan polisiye dizisinde bundan sonra iyi polisin rolü kötü polise oranla azalıyor denilebilir. Ancak en önemlisi ve merak ettiğim soru: Türkiye bu Amerikan filminde rolünü iyi oynamaya devam mı ediyor, yoksa kendi çekeceği film için ortam mı hazırlıyor? Davutoğlu'nun "Stratejik Derinlik" kitabının bu konuda sorunun cevabını kısmen aydınlatacağı düşüncesindeyim, ama ışığın rengi ne renk bilemiyorum. Kitabı okuyunca göreceğim.Göstermek istenilen kadar..


PS: Saldırı da ölenler mi? Kader kısmet..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder